Orta Asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında, Türklerin İslam'ı yürekten benimsemesini sağlayan bir gönül eri doğdu: Hoca Ahmed Yesevi. Bugünkü Kazakistan'ın Yesi (Türkistan) şehrinde yaşamış olan Yesevi, yalnızca bir din âlimi değil, aynı zamanda bir kültür ve dil mimarıdır. Onun açtığı çığır, Anadolu'dan Balkanlar'a uzanan geniş bir coğrafyada tasavvufi düşüncenin temelini atmıştır.
Ahmed Yesevi (1093-1166), Türkistan bölgesinde doğmuş, ilk eğitimini Yesi'de almış, daha sonra dönemin önemli ilim merkezi Buhara'da eğitimine devam etmiştir. Arifler silsilesinden dersler alarak kendini yetiştirmiş, bir süre sonra da irşad (yol gösterme) vazifesi için memleketi Yesi'ye dönmüştür. Burada kurduğu dergâh, tüm Türk dünyasından gelen öğrenciler için bir eğitim ocağına dönüşmüştür.
Ahmed Yesevi'nin en önemli mirası, Divan-ı Hikmet adlı eseridir. Bu eser, onun "hikmet" adını verdiği, hece ölçüsüyle ve sade Türkçe ile yazılmış şiirlerinden oluşur.
Ahmed Yesevi'nin kurduğu Yesevilik yolu, Türklerin İslam'ı benimsemesinde en etkili tasavvufi akımlardan biri olmuştur. Bu yolun en belirgin özellikleri:
Ahmed Yesevi, sadece bir din adamı olmanın ötesinde bir kültür kahramanıdır. İslam'ın sevgi, hoşgörü ve ahlak temelli yorumunu Türk kimliği ve diliyle harmanlayarak, yepyeni ve kalıcı bir sentez oluşturmuştur. Onun mirası, bugün dahi Türk dünyasının manevi hayatında canlılığını korumaktadır.
Hoca Ahmed Yesevi, Türk-İslam medeniyetinin kurucu taşlarından biridir. Sade Türkçesi, derin insan sevgisi ve evrensel mesajlarıyla, yalnızca yaşadığı döneme değil, asırlar sonrasına da ışık tutmuştur. Onu anlamak, Anadolu ve Balkanlar'daki tasavvufi geleneğin köklerini ve Türklerin İslam'ı nasıl "gönül diliyle" benimsediğini anlamak demektir.