Algı, dış dünyadan duyu organlarımız aracılığıyla aldığımız uyaranların beyin tarafından yorumlanması, organize edilmesi ve anlamlandırılması sürecidir. Basit bir ifadeyle, çevremizde olup bitenleri "anlama" şeklimizdir.
Algı süreci üç temel aşamadan oluşur:
Işık enerjisinin gözlerimiz tarafından alınıp beyinde görüntü olarak yorumlanmasıdır. Renk, şekil, derinlik ve hareket algısını kapsar.
Ses dalgalarının kulaklarımız tarafından alınıp beyinde ses olarak yorumlanmasıdır. Sesin yüksekliği, tınısı, kaynağı ve mesafesi bu algıya dahildir.
Derimizdeki reseptörler aracılığıyla temas, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi uyaranların algılanmasıdır.
Kimyasal uyaranların burun ve dil tarafından alınıp yorumlanmasıdır.
Algı her zaman gerçeği yansıtmaz. Optik yanılsamalar, algısal sabitlik ve seçici dikkat gibi fenomenler, algımızın bazen bizi yanıltabildiğini gösterir. Bu durum, algının pasif bir alıcılık değil, aktif bir yorumlama süreci olduğunun kanıtıdır.
Algı, çevremizle etkileşim kurmamızı, tehlikelerden kaçınmamızı, sosyal ilişkiler geliştirmemizi ve öğrenmemizi sağlayan temel bir zihinsel süreçtir. Dünyayı nasıl deneyimlediğimizi doğrudan belirler ve her bireyin algısı benzersizdir.
Algı, sadece dış dünyayı yansıtan bir ayna değil, onu yorumlayan ve anlamlandıran aktif bir süreçtir. Bu nedenle, aynı olayı farklı kişilerin farklı şekillerde algılayabildiğini görmek şaşırtıcı değildir.