İslam inancının merkezinde yer alan Allah'a iman, sadece O'nun varlığını kabul etmekten çok daha derin ve kapsamlı bir anlam taşır. Bu yazıda, iman kavramını, Allah inancının boyutlarını ve günlük hayatımızdaki yerini ele alacağız.
İman, Arapça'da "güvenmek, tasdik etmek" anlamına gelen bir kelimedir. Dini terminolojide ise, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Allah'tan getirdiği kesin olarak bilinen haber ve hükümlerin doğru olduğuna kalben inanmak ve bunu dil ile tasdik etmek olarak tanımlanır. Bu, körü körüne bir inanç değil; bilgi, tasdik ve kabule dayalı bir güven ve bağlanıştır.
İslam'da imanın şartları 6 tanedir ve bunların ilki ve temeli "Allah'a iman"dır. İman, bir binanın temeli gibidir; diğer inanç esasları bu temel üzerine inşa edilir.
Allah'a iman olmadan, diğer iman esasları bir anlam ifade etmez. Bu, bir ağacın kökü gibidir; kök sağlam olmazsa ağaç ayakta duramaz.
Allah'a iman etmek, sadece "Bir Yaratıcı var" demek değildir. Bu iman, aşağıdaki temel prensipleri içerir:
Evrendeki her şeyin tek ve eşsiz bir Yaratıcı'sı olduğuna, O'nun ortağı, benzeri veya dengi olmadığına inanmaktır. Kur'an-ı Kerim'de "İhlas Suresi" bu inancı en öz şekilde ifade eder: "De ki: O, Allah'tır, bir tektir. Allah'tır, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir). O'ndan çocuk olmamıştır, O da çocuk olmamıştır. Hiçbir şey O'na denk ve benzer değildir."
Allah'ı, Kur'an ve sahih sünnette bildirilen isim ve sıfatlarıyla tanımak ve kabul etmektir. O, er-Rahman (çok merhametli), er-Rahim (rahmetiyle muamele eden), el-Alim (her şeyi bilen), el-Kadir (her şeye gücü yeten)'dir. Bu sıfatları bilmek, kulun Rabbi ile olan ilişkisini sağlam ve samimi bir temele oturtur.
İbadetlerde, dualarda, sığınmalarda ve yardım dilemede yalnızca Allah'ı tek ve yegane makam bilmektir. Bu, imanın pratik hayata yansımasıdır.
Sağlam bir Allah inancı, bireyin tüm hayatını şekillendirir:
Allah'a iman, İslam dininin kalbidir. O, sadece teorik bir kabullenme değil, kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve bedenin amele dökülmüş halidir. Bu iman, bireye hem dünyada bir rehber hem de ahirette bir kurtuluş vesilesidir. İman, sürekli beslenmesi ve güçlendirilmesi gereken canlı bir olgudur; bilgi, tefekkür ve ibadetle her daim tazelenir.