Antimadde, maddenin tam olarak zıttı, bir nevi "ayna görüntüsü" olarak düşünebileceğimiz bir maddedir. Evrendeki her temel parçacığın bir de antiparçacığı bulunur.
En temel örneklerle açıklamak gerekirse:
Bu, antimaddenin en şaşırtıcı ve önemli özelliğidir. Bir parçacık, kendi antiparçacığı ile karşılaştığında, ikisi de yok olur ve bu sürece "yok olma (annihilation)" denir. Bu yok oluş sırasında parçacıkların kütleleri, Albert Einstein'ın ünlü \( E=mc^2 \) formülüne uygun şekilde saf enerjiye (genellikle yüksek enerjili fotonlar/ışınım şeklinde) dönüşür.
Örneğin, bir elektron ve bir pozitron birleştiğinde, her ikisi de yok olur ve yerlerini genellikle iki gama ışını fotonu alır.
Fizik yasalarına göre, Büyük Patlama (Big Bang) sırasında eşit miktarda madde ve antimadde oluşmuş olmalıydı. Eğer bu doğruysa, evrenin ilk anlarında tüm madde ve antimadde birbirini yok ederek sadece saf enerjiden oluşan bir evren bırakmalıydı. Ama biz etrafımızda gezegenler, yıldızlar ve kendimiz dahil olmak üzere maddeden oluşan bir evren görüyoruz.
Bu, modern fiziğin en büyük gizemlerinden biridir. Bilim insanları, madde ile antimadde arasında çok küçük bir asimetri (dengesizlik) olduğunu ve bu sayede maddenin bir şekilde "galip geldiğini" düşünüyor. Bu küçük fazlalık, bugün gördüğümüz tüm evreni oluşturdu.