Cengiz Aytmatov'un 1970 yılında kaleme aldığı Beyaz Gemi, Kırgızistan'ın Issık Gölü kıyılarındaki bir korucu yerleşiminde geçen, masal ile gerçekliğin iç içe geçtiği dokunaklı bir novelladır. Eser, saf bir çocuğun dünyasından yola çıkarak, insanın doğa, gelenek, aidiyet ve hayal kırıklığıyla olan ilişkisini derin bir şekilde ertafından inceler.
Annesi ve babası tarafından terk edilmiş, isimsiz bir çocuk, Issık Gölü kıyısındaki bir korucu yerleşiminde dedesi Momun ile yaşamaktadır. Hayatı, dedesinin anlattığı masallar ve gölde gördüğü uzak bir "Beyaz Gemi"nin hayali etrafında şekillenir. Çocuk, bu gemide çalıştığına inandığı, hiç görmediği babasını bulma umudu taşır.
Hikayedeki ana çatışma, çocuğun masalsı, iyimser dünyası ile Orazkul'un temsil ettiği acımasız gerçeklik arasındadır. Bu çatışma, Orazkul'un bir Boynuzlu Maral'ı öldürmesiyle doruk noktasına ulaşır. Maral Ana, masallara göre Kırgızların atalarını kurtaran kutsal bir varlıktır. Orazkul'un onu sırf eti için öldürmesi, sadece bir hayvan katliamı değil, aynı zamanda geleneğin, inancın ve çocuğun tüm dünyasının ayaklar altına alınmasıdır.
Bu olay, çocuk için dayanılmaz bir hayal kırıklığıdır. İnandığı her şeyin yok olduğunu görür. Masalların gerçek dünyadaki zulme karşı koyamadığını anlar. Tüm umudunu kaybeden çocuk, son bir umutla kendini Issık Gölü'nün sularına bırakır ve bir balığa dönüşerek Beyaz Gemi'ye, babasına doğru yüzeceğine inanır. Bu son, hem trajik bir kaçışı hem de masalsı bir dönüşümü simgeler.
Beyaz Gemi, okuyucuyu derinden sarsan, şiirsel ve hüzünlü bir başyapıttır. Aytmatov, bir çocuğun gözünden, insanlığın evrensel sorunlarını anlatırken, doğaya ve geleneğe saygıyı, masalların iyileştirici gücünü ve saf bir yüreğin kırılganlığını unutulmaz bir şekilde resmeder. Hikaye, gerçek dünyanın acımasızlığı karşısında masalların sığınağında yaşamanın imkansızlığını gösterirken, aynı zamanda o masalsı umudun insan ruhundaki vazgeçilmez yerini de hatırlatır.