Orhan Pamuk'un 1985 yılında yayımlanan Beyaz Kale romanı, 17. yüzyıl İstanbul'unda geçen, esrarengiz ve düşündürücü bir hikâyeyi anlatır. Roman, kimlik, benzerlik, farklılık, Doğu-Batı çatışması gibi temaları ustalıkla işler. Bir Venedikli köle ile Osmanlı bilgini arasındaki sıra dışı ilişki üzerinden, bilginin doğası ve kültürel karşılaşmalar üzerine derinlemesine bir sorgulama sunar.
Hikaye, Venedikli bir kölenin, bir Osmanlı gemisi tarafından kaçırılmasıyla başlar. Köle, İstanbul'a getirilir ve burada Hoca adında bir bilim insanının hizmetine verilir. Hoca, kölenin Batı bilimindeki bilgisinden etkilenir ve ondan dersler almaya başlar. Zamanla, ikili arasında tuhaf bir bağ oluşur; birbirlerine hem rakip hem de ortak olurlar.
Birlikte çeşitli projeler üzerinde çalışırlar; salgın hastalıklarla mücadele etmek, savaş için olağanüstü silahlar icat etmek gibi. Bu süreçte, köle ve Hoca birbirlerinin hayatlarını, düşüncelerini ve hatta kimliklerini sorgulamaya başlarlar. Öyle ki, zamanla birbirlerine o kadar benzerler ki, kimin kim olduğunu ayırt etmek zorlaşır.
Beyaz Kale, sadece bir macera hikayesi değil, aynı zamanda insanın doğası, kimlik arayışı ve kültürel etkileşimler üzerine derin bir felsefi düşüncedir. Orhan Pamuk, bu romanıyla okuyucuyu Doğu ve Batı arasında bir yolculuğa çıkarırken, kendi iç dünyasına da bir ayna tutmaktadır.