Nikolay Gogol'ün en önemli eserlerinden biri olan "Bir Delinin Hatıra Defteri", 1835 yılında yayımlanmıştır. Eser, Poprişçin adındaki küçük bir memurun günlüğü şeklinde yazılmıştır ve onun yavaş yavaş akıl sağlığını yitirişini, toplumsal statüye olan takıntısını ve sonunda kendini İspanya Kralı sanmasına varan süreci trajikomik bir dille anlatır.
Poprişçin, günlüğüne iş yerindeki sıradan ve aşağılayıcı olayları yazar. Müdürünün kızı Sophie'ye olan platonik aşkından ve onunla aynı sosyal sınıftan olmadığı için yaşadığı umutsuzluktan bahseder.
Sophie'nin köpeği Fidel'i (Madjie) takip eder ve onun diğer bir köpekle (Medji) mektuplaştığını öğrenir. Bu mektupları ele geçirip okumaya başlar. Mektuplarda, Sophie ve onunla flört eden Teğmen ile ilgili dedikoduları öğrenir. Bu, onun gerçeklik algısını sarsan ilk büyük darbedir.
Bir gazetede, İspanya'da tahtın boşaldığını okur. Bu haber, onun için bir kıvılcım olur. Zihninde, kendisinin tahtın gerçek varisi olduğu fikri filizlenmeye başlar.
Poprişçin, artık kendisini İspanya Kralı VIII. Ferdinand olarak görmektedir. Günlüğüne "İspanya Kralı" olarak yazmaya başlar. İşe gitmeyi bırakır, ofisini ziyaret edenleri kabul etmeye çalışır ve kendisine saygı gösterilmediğini düşünür. Sonunda, akıl hastanesine kapatılır.
Hikaye, akıl hastanesindeki bir koğuşta son bulur. Poprişçin, acı içinde, dünyanın onun gibi bir krala nasıl bu kadar acımasız olabildiğini sorgular. En dokunaklı cümlesiyle bitirir: "Anneciğim, zavallı oğlunu kurtar!... Bana gözyaşlarımla ıslanmış bir yastık verin!..."
Sonuç olarak, "Bir Delinin Hatıra Defteri", sadece bir insanın çöküşünü değil, aynı zamanda onu bu çöküşe sürükleyen toplumsal düzenin de bir eleştirisidir. Gogol, bu kısa ama güçlü eseriyle, okuyucuyu hem güldürür hem de hüzünlendirir ve insan onuru üzerine derin düşüncelere sevk eder.