Işık, bir yüzeye çarptığında yansıma olayı gerçekleşir. Ancak her yüzey ışığı aynı şekilde yansıtmaz. Yansıma, yüzeyin pürüzlülük durumuna göre iki temel türe ayrılır: Düzgün Yansıma ve Dağınık Yansıma. Günlük hayatta gördüğümüz pek çok şey, bu iki yansıma türünün bir sonucudur.
Işığın, pürüzsüz ve düz bir yüzeyden (ayna, durgun su, cilalı metal) aynı açıyla yansımasıdır. Bu tür yansımada, gelen ışık ışınları birbirine paralel ise, yansıyan ışık ışınları da birbirine paralel kalır. Bu nedenle net, parlak ve düzenli bir görüntü oluşur.
Işığın, pürüzlü, girintili çıkıntılı veya mat yüzeylerden farklı açılarla yansımasıdır. Yüzeydeki pürüzler, gelen paralel ışınların her birini farklı açılara yansıtır. Bu da ışığın dağılmasına ve net bir görüntü oluşmamasına neden olur.
Aşağıdaki tablo, iki yansıma türünü özetlemektedir:
Dağınık yansıma, etrafımızdaki nesneleri görebilmemizin temel nedenidir. Bir kitabın sayfasından, duvardan veya bir ağaçtan dağınık yansıyan ışık sayesinde onları görürüz. Eğer her şey düzgün yansıma yapsaydı, sadece ışık kaynaklarının ve ayna gibi yüzeylerin parlamasını görür, diğer tüm nesneleri karanlıkta kalırlardı. Düzgün yansıma ise aynalar, teleskoplar, projektörler ve optik cihazlarda kontrollü ışık yönlendirmek için kullanılır.
Sonuç olarak, ışığın bu iki davranışı, görme deneyimimizi şekillendiren ve teknolojide farklı amaçlarla kullandığımız temel fiziksel olaylardır.