İngiliz fizikçi, matematikçi ve astronom Sir Isaac Newton, tarihin en etkili bilim insanlarından biridir. Onun adı, özellikle "yer çekimini keşfettiği" o meşhur hikaye ile neredeyse özdeşleşmiştir. Peki, gerçekten bir elma onun kafasına düştü de o da "Evreka!" mı dedi? Gelin, bu büyük keşfin arkasındaki gerçek hikayeyi ve bilime katkılarını birlikte inceleyelim.
Newton'dan önce de insanlar nesnelerin neden yere düştüğünü merak ediyordu. Ancak, gezegenlerin Güneş etrafında neden belirli yörüngelerde döndüğünü veya Ay'ın Dünya'dan neden uzaklaşmadığını açıklayan kapsamlı ve matematiksel bir teori yoktu. Bu sorular, bilim dünyasında büyük bir bilmece olarak duruyordu.
Hikaye, Newton'un gençlik yıllarında, bir salgın nedeniyle okulun kapanıp Woolsthrope'daki aile çiftliğine döndüğü 1666 yılına dayanır. Rivayete göre Newton bir elma ağacının altında otururken, kafasına bir elma düşer. Bu olay, onun "Yer çekimi kuvveti acaba Ay'a kadar uzanıyor olabilir mi?" sorusunu sormasına neden olur.
Gerçek şu ki: Newton'un kafasına elma düşmemiş olsa da, düşen bir elmayı gözlemlemiş ve bu gözlem onu evrensel çekim yasası üzerine düşünmeye itmiştir. Kendisi ve yakın çevresindeki kişiler bu olayı doğrulamıştır. Önemli olan, elmanın düşmesi değil, Newton'un bu basit gözlemden evrensel bir yasa çıkarabilme dehasıdır.
Newton, yaklaşık 20 yıl boyunca üzerinde çalıştığı fikirlerini nihayet 1687'de yayımladığı başyapıtı "Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica" (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) adlı kitabında topladı. Bu kitapta ortaya koyduğu Evrensel Kütle Çekim Yasası şöyle özetlenebilir:
Bu, matematiksel olarak şu formülle ifade edilir:
Burada;
- F = İki kütle arasındaki çekim kuvveti
- G = Evrensel çekim sabiti
- m₁ ve m₂ = İki cismin kütleleri
- r = İki cismin kütle merkezleri arasındaki mesafe
Newton'un bu keşfi, bilim tarihinde bir devrim yarattı. İşte bazı önemli sonuçları:
Isaac Newton'un yer çekimi keşfi, sadece düşen bir elmanın hikayesinden ibaret değildir. Bu, derin bir gözlem, yıllar süren titiz çalışma ve matematiksel dehanın birleşimiyle ortaya çıkmış, insanlığın evreni anlama çabasında bir dönüm noktasıdır. Onun "Dünya'daki fizik, gökteki fizikle aynıdır" fikri, bilimsel düşünceyi kökten değiştirmiş ve bugünkü teknolojik gelişmelerin önünü açmıştır.