İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.), miladi 571 yılında, "Fil Yılı" olarak bilinen dönemde Mekke'de dünyaya geldi. Babası Abdullah, annesi Âmine idi. Doğumundan kısa süre önce babasını kaybetmesi, onun hayatını "yetim" olarak başlatmasına neden oldu. Bu durum, Kur'an-ı Kerim'de "Seni yetim bulup barındırmadı mı?" (Duha Suresi, 6) ayetiyle hatırlatılacak ve ilahi terbiyenin bir parçası olarak yorumlanacaktı.
Mekke'nin aristokrat aileleri, çocuklarının sağlıklı büyümesi ve saf Arapça öğrenmeleri için onları çöl kabilelerinden süt annelere verirdi. Hz. Muhammed de Benî Sa'd kabilesinden Halime adlı bir süt annenin yanına verildi. Bu dört yıllık çöl hayatı, onun bedenen ve ruhen gelişiminde önemli rol oynadı. Rivayetlere göre, henüz üç yaşında iken melekler tarafından kalbinin açılıp temizlendiği "Şakk-ı Sadr" (Göğüs Yarılması) olayı bu dönemde gerçekleşti.
Altı yaşına geldiğinde annesi Âmine ile birlikte Medine'ye (o dönemki adıyla Yesrib) babasının kabrini ziyarete gitti. Dönüş yolunda Ebva denilen yerde annesini kaybetti. Artık tam bir yetim olan Muhammed, önce dedesi Abdülmuttalib'in himayesine girdi. Abdülmuttalib, Mekke'nin saygın lideriydi ve torununa büyük sevgi ve özen gösterdi. Ancak bu koruma da sekiz yaşındayken dedesinin vefatıyla son buldu.
Dedesinin vefatından sonra, amcası Ebu Talib onu himayesine aldı. Ebu Talib, Kureyş kabilesinin lideriydi ancak maddi durumu iyi değildi. Genç Muhammed, amcasına destek olmak için çalışmaya başladı. On iki yaşından itibaren amcasıyla birlikte ticaret kervanlarına katılarak Suriye, Yemen ve bölgenin diğer ticaret merkezlerine seyahatler yaptı. Bu seyahatler, ona farklı kültürleri, dinleri ve toplumları gözlemleme fırsatı verdi.
Yirmi beş yaşına geldiğinde, dürüstlüğü ve ticari becerileri sayesinde Mekke'nin varlıklı ve saygın hanımefendisi Hz. Hatice'nin kervanını yönetmek üzere görevlendirildi. Bu ticari seferin başarılı geçmesi ve Hz. Muhammed'in üstün ahlakı, Hz. Hatice'nin ona olan güvenini pekiştirdi. Kısa süre sonra, Hz. Hatice kendisiyle evlenme teklif etti. Aralarında yaş farkı olmasına rağmen (Hatice 40, Muhammed 25), bu evlilik son derece mutlu ve verimli bir birlikteliğe dönüştü. Hz. Hatice, onun en büyük destekçisi ve ilk mümini oldu.
Otuz beş yaşına geldiğinde, Kâbe'nin yeniden inşası sırasında çıkan anlaşmazlıkta Hacerü'l-Esved taşının yerine konulması konusunda hakemlik yaparak büyük bir sorunu barışçıl bir şekilde çözdü. Yaşı ilerledikçe, Mekke'nin putperestlik, ahlaki çöküntü ve sosyal adaletsizliklerinden duyduğu rahatsızlık arttı. Bu huzursuzluğu, sık sık Mekke yakınlarındaki Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'na çekilerek tefekkür etmesine neden oldu. Kırk yaşına yaklaştığı bu dönem, onun ruhani arayışının zirveye ulaştığı ve peygamberliğe hazırlandığı son safhaydı.
Hz. Muhammed'in çocukluk ve gençlik yılları, sıradan bir insanın hayatından çok, ilahi bir planın adım adım tecelli ettiği, her aşaması hikmet ve anlam dolu bir hazırlık dönemiydi. Bu yıllarda kazandığı her bir haslet, ileride kuracağı İslam medeniyetinin temel taşlarını oluşturacaktı.