Hz. Muhammed (s.a.v.), hayatı boyunca adalet, dürüstlük ve hakkaniyet ilkelerini titizlikle uygulamıştır. Onun hakkı gözetmesi, yalnızca Müslümanlara karşı değil, tüm insanlara, hatta düşmanlarına karşı bile geçerli olan bir erdemdi.
Hz. Muhammed, Medine'de kurduğu toplumda herkesin hakkını korumuş, adaleti tesis etmiştir. Medine Sözleşmesi, onun farklı inanç ve kabilelerle nasıl adil bir şekilde anlaştığının en önemli kanıtıdır.
Peygamberlik öncesi ticaret hayatında da "el-Emin" (güvenilir) sıfatıyla tanınmıştır. Alışverişlerinde kimseyi aldatmamış, hile yapmamış, daima karşı tarafın hakkını gözetmiştir.
Evinde, komşularıyla ve toplumun tüm fertleriyle ilişkilerinde herkesin hakkına riayet ederdi. Çocuklara, kadınlara, hizmetçilere ve hayvanlara karşı bile son derece adil ve merhametli davranırdı.
Hudeybiye Antlaşması'nda maddeler Müslümanların aleyhine görünse dahi, barışı ve hakkı korumak adına bu antlaşmayı kabul etmiştir. Mekke'nin fethinden sonra ise, kendisine yıllarca zulmeden insanlara "Bugün siz kınanmazsınız, hepiniz serbestsiniz." diyerek en büyük örnekleri vermiştir.
💡 "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder..." (Nahl Suresi, 90. Ayet) Bu ayet, Hz. Muhammed'in hayatında somutlaşan evrensel bir ilkeyi vurgular.
Hz. Muhammed'in hayatı, hakkı gözetmenin en güzel örnekleriyle doludur. Onun bu tutumu, Müslümanlar için sadece bir övgü konusu değil, aynı zamanda her alanda uygulanması gereken bir hayat düsturudur.