İslam inancında Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah'ın son elçisi ve insanlığa örnek olarak gönderdiği bir peygamberdir. Onun "üsve-i hasene" (en güzel örnek) oluşu, sadece dini liderliğiyle değil, günlük hayatındaki insani vasıfları, duyguları, ilişkileri ve yaşantısıyla da doğrudan ilişkilidir. Bu yazıda, onun beşeriyetini, yani insani yönünü mercek altına alacağız.
Peygamber Efendimiz, aile hayatında son derece sevgi dolu, şefkatli ve adil bir bireydi. Eşleriyle olan ilişkilerinde saygı, anlayış ve hoşgörüyü esas alırdı. Çocuklara ve torunlarına karşı gösterdiği sevgi, onların omzuna çıkıp oyun oynamasına varacak kadar samimi ve içtendi. Hz. Hasan ve Hüseyin'i öperken gören bir sahabeye, "Allah kalbinizden merhameti söküp almışsa ben ne yapayım?" diyerek sevginin ve şefkatin önemini vurgulamıştır.
Devlet başkanı ve peygamber olmasına rağmen son derece sade bir hayat yaşamıştır. Kendi ayakkabısını tamir eder, ev işlerine yardım eder, misafirleriyle bizzat ilgilenirdi. Yere oturur, yalnız yürüyen birinin yanına katılır, kimseyi küçümsemezdi. Bu davranışları, onun tevazuunu ve insanlarla aynı seviyede buluşma çabasını gösterir.
Toplum içinde son derece adil, güvenilir ("el-Emin") ve merhametliydi. Mekke'de kendisine en büyük eziyeti yapanları bile fetih günü affetmiş, "Bugün size kınama yoktur" demiştir. Komşu haklarına riayet eder, yetimleri gözetir, hayvanlara bile şefkatle davranırdı. Bir defasında, üzerinde kuş yavruları bulunan bir ağacın kesilmesini engellemişti.
Hz. Muhammed'in insani yönü, onun peygamberlik misyonunu tamamlayan bir unsurdur. O, ilahi vahyi insanlara iletirken, aynı zamanda bir eş, baba, dede, komşu, arkadaş ve lider olarak nasıl davranılması gerektiğini bizzat yaşayarak göstermiştir. İnsani duyguları, zaafları değil erdemleriyle yönetmiş, "güzel ahlakı tamamlamak üzere" gönderildiğini her haliyle ispatlamıştır. Onun hayatı, insan olmanın en yüce mertebesinin, sorumluluk, merhamet, adalet ve sevgi ile nasıl taçlandırılabileceğinin eşsiz bir örneğidir.