Hz. Musa'nın hayat hikayesi, Kutsal Kitaplarda en detaylı anlatılan peygamber kıssalarından biridir. Onun hayatı, iman, liderlik, sabır ve Allah'a teslimiyet üzerine pek çok derin dersle doludur.
Musa, doğduğu anda Firavun'un erkek çocukları öldürtme emriyle büyük bir tehdit altındaydı. Ancak annesi onu bir sepetle nehre bıraktı ve bu görünürdeki "son", onun tam tersine Firavun'un sarayında büyüyerek en büyük düşmanının gözü önünde güvende olmasını sağlayan bir "başlangıç" oldu. Bu bize şunu öğretir: Allah'ın takdiri bizim için en hayırlı olandır. Görünürdeki bir kayıp, aslında büyük bir kazanç kapısı olabilir.
Gençlik yıllarında, bir Mısırlının bir İsrailoğluna zulmettiğini gördüğünde müdahale etti. Bu, onun adalet duygusunun ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Ancak daha sonra kaçmak zorunda kalması, iyi bir niyetle de olsa, öfke ve güç kullanımında dikkatli olunması gerektiğini öğretir. Haklı bir dava, doğru olmayan bir yöntemle zayıflatılmamalıdır.
Musa, Medyen'den ailesiyle Mısır'a dönerken Tur Dağı'nda Allah'ın sesine muhatap oldu. Kendisine peygamberlik görevi verildi ve Firavun'u hakka davet etmesi emredildi. Bu zorlu görev karşısında endişelendi, hatta dilinin peltek olmasını bir eksiklik olarak gördü. Ancak Allah ona, "Kardeşin Harun'u sana yardımcı vereceğim" ve "Şüphesiz ben seninleyim" diye buyurdu. Buradan çıkarılacak ders: Allah, bir görev verdiğinde, o görevi yerine getirmek için gereken her türlü imkanı ve desteği de sağlar. Kul, sadece samimiyetle ve güvenle yola çıkmalıdır.
Hz. Musa, Firavun ve onun kavmi karşısında sayısız mucize gösterdi. Ancak Firavun her seferinde inatla inkarda diretmiş, hatta sihirbazlarıyla onunla mücadele etmeye kalkmıştır. Musa, tüm bu zorluklar, alaylar ve tehditler karşısında asla yılmadı, sabırla tebliğine devam etti. Bu, bize hakikati anlatırken karşılaşılacak engellere ve gecikmelere karşı sabırlı olmanın önemini gösterir.
Hz. Musa, sadece bir peygamber değil, aynı zamanda İsrailoğullarının lideriydi. Onları Mısır'dan çıkardı, onlara önderlik etti ve onları eğitmeye çalıştı. Bu süreçte kavminin sürekli şikayetleri ve nankörlükleriyle karşılaştı. Bu durum, liderliğin sadece zafer anlarında değil, en çok sıkıntı ve imtihan anlarında sabır ve metanet gerektirdiğini öğretir. Lider, toplumunun hatalarını düzeltmek ve onları daha iyiye taşımak için çabalamalıdır.
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa'nın pek çok duasına şahit oluruz. Kızıldeniz kenarında sıkıştıklarında, kavmi korkuya kapıldığında, Allah'a "Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir, bana yol gösterecektir" diye güvenmişti. Bu, bize en umutsuz görünen anlarda bile çarenin Allah'a sığınmak ve O'na yalvarmak olduğunu hatılatır.
Hz. Musa, kendisinden daha bilgili bir kul olan Hızır (a.s.) ile olan yolculuğu, bilginin ve hikmetin sınırlarını anlamamız açısından çok önemlidir. Hızır'ın yaptığı, görünüşte yanlış gibi duran eylemlerin arkasında derin hikmetler vardı. Bu kıssa, insanın bildiklerinin sınırlı olduğunu, her olayın görünmeyen bir hikmeti olabileceğini ve ilim sahiplerine saygı duymak gerektiğini öğretir.
Sonuç olarak, Hz. Musa'nın hayatı; zorluklar karşısında direnç, Allah'a olan sarsılmaz güven, adalet arayışı, sabırlı liderlik ve sürekli bir öğrenme çabasıyla doludur. Bu ilkeler, onun kıssasını sadece tarihi bir anlatı olmaktan çıkarır ve günlük hayatımız için rehber edinebileceğimiz canlı derslere dönüştürür.
