Hz. Yunus (as) kıssası, hem Kur'an-ı Kerim'de hem de Tevrat'ta yer alan, insanlığa itaat, tövbe ve Allah'ın rahmetinin sınırsızlığını anlatan en çarpıcı hikayelerden biridir. Bu olayın en merak edilen yönü ise, peygamberin balığın karnında geçirdiği süredir. Gelin, bu süreyi kutsal metinler ışığında inceleyelim.
Hem İncil (Matta 12:40)'da hem de Tevrat (Yunus 1:17)'da bu süre açıkça "üç gün üç gece" olarak belirtilir. Kur'an-ı Kerim'de ise es-Saffat Suresi 143-144. ayetlerde, Allah'ın Yunus'u tesbih edenlerden olması sebebiyle balığın karnında "kıyamet gününe kadar" kalacağı ifade edilir, ardından tövbesi kabul edilip kurtarılır. Ancak tefsirler ve İslam alimleri, buradaki "kıyamete kadar" ifadesinin bir azap tehdidi olduğunu, gerçek fiziksel sürenin yine üç gün civarında olduğunu belirtirler.
Bu süre, sadece kronolojik bir zaman diliminden çok daha derin anlamlar taşır:
Bu soru, olaya akılcı bir açıdan yaklaşmaya çalışanların sıklıkla sorduğu bir sorudur. Ancak unutulmamalıdır ki, Hz. Yunus kıssası temelde bir mucizedir. İnanışa göre, doğa yasalarını koyan Allah, peygamberi için bu yasaları askıya almış ve onu korumuştur. Amacı, insanlara O'nun kudretini, rahmetini ve verdiği sözde durduğunu göstermektir. Bu nedenle, olayı sıradan bir biyolojik süreçle açıklamaya çalışmak, anlatılmak istenen asıl mesajı ve inanç boyutunu gözden kaçırmaya sebep olabilir.
Hz. Yunus'un balığın karnında kalma süresi, kutsal metinlerde "üç gün üç gece" olarak kayıtlıdır. Ancak bu kıssadan alınacak asıl ders, sayısal bir veriden ziyade, içerdiği evrensel mesajlardır: Allah'tan kaçışın olmadığı, tövbe kapısının her daim açık olduğu, sabır ve dua ile en umutsuz görünen durumlardan bile kurtuluşun mümkün olduğu ve nihayetinde ilahi rahmetin her şeyi kuşattığıdır. Hz. Yunus'un duası "Senden başka ilah yoktur. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum" (Enbiya Suresi, 87) ayeti, tüm inananlar için bir kurtuluş rehberidir.