Homeros'un MÖ 8. yüzyılda derlediği düşünülen İlyada, yalnızca Antik Yunan edebiyatının değil, tüm Batı edebiyatının temel taşlarından biridir. On yıl süren Troya Savaşı'nın sadece 51 günlük bir kesitini anlatmasına rağmen, destan, insan doğasına dair evrensel ve derin sorgulamalar barındırır. Peki, bu kadim anlatının bizlere iletmek istediği asıl mesaj nedir?
Destanın açılış dizesi, ana fikri adeta özetler: "Şimdi söyle, tanrıça, Peleus oğlu Akhilleus'un öfkesini..." İlyada'nın kalbinde, Akılcılık ve toplumsal sorumluluk karşısında kişisel öfke, gurur ve intikam duygularının yıkıcı sonuçları yatar. Akhilleus'un öfkesi, yalnızca kişisel bir trajedi değil, binlerce askerin ölümüne, savaşın seyrinin değişmesine ve nihayetinde kendi en yakın dostu Patroklos'un kaybına yol açar.
İlyada, savaşı yalnızca zaferler ve şanlı ölümler olarak değil, acı, kayıp ve yıkım olarak resmeder. Hem Yunan hem de Troyalı tarafların acılarına eşit şekilde yer vererek, savaşın aslında kimse için mutlak bir kazanç olmadığını gösterir.
Akhilleus'un Agamemnon'dan yaşadığı onur kırıklığı (timē), destanın tetikleyici olayıdır. Bu tema, kişisel değer ile toplum içindeki statü arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın yarattığı kontrol edilemez öfkeyi (menis) irdeler.
Kahramanlar, kaderleri (moira) ile yüzleşirler. Akhilleus'a, uzun ve sıradan bir hayat ile kısa ama şanlı bir hayat seçenekleri sunulur. Onun ikinciyi seçmesi, ölümlülük ve ölüm karşısında elde edilebilecek tek kalıcı şeyin "şan" (kleos) olduğu fikrini güçlendirir.
Destanın en dokunaklı sahnelerinden biri, düşman kral Priamos'un, oğlu Hektor'un cesedini almak için Akhilleus'un karşısına çıkmasıdır. Bu buluşma, savaşın ortasında bile var olabilen insani bağ ve merhametin evrenselliğini gösterir. Akhilleus'un öfkesi, bu insani temasla yumuşar.
İlyada, bir savaş destanından çok daha fazlasıdır. İnsan tutkularının (öfke, gurur, hırs) ne denli yıkıcı olabileceğini, savaşın görkemli bir şölen değil bir trajedi olduğunu ve nihayetinde tüm bu çatışmaların ötesinde, acı, kayıp ve ölüm karşısında tüm insanların eşit olduğunu anlatır. Hektor'un cenazesiyle sona ermesi, barışa ve insani değerlere duyulan özlemi simgeler. Bu nedenle İlyada, yaklaşık 3000 yıldır, insanlık durumu hakkında temel sorular sormaya devam etmektedir.