İman, en yalın tanımıyla, bir şeye gönülden inanmak, tasdik etmek ve ona güven duymak demektir. Dinî bağlamda ise, ilahî vahiy yoluyla bildirilen hakikatleri kalp ile kabul, dil ile ikrar etmek anlamına gelir. İman, sadece bir bilgi edinme değil, aynı zamanda bu bilgiyi benimseme, ona bağlanma ve onun gereğini yaşama iradesidir.
İman kavramı üç temel unsuru içinde barındırır:
İslam dinine göre iman, "Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Allah'tan getirdiği kesin olarak bilinen şeylerin doğru olduğuna tereddütsüz inanmaktır." Geleneksel olarak, İmanın Şartları altı esasa dayanır:
İslam alimleri arasında imanın tanımı konusunda bazı nüans farklılıkları olsa da, genel kabul gören görüşe göre; iman kalpteki tasdiktir. Ancak bu tasdik, amellerle (ibadet ve davranışlarla) beslenir ve güçlenir. Ameller, imanın bir parçası değil, onun bir meyvesi, dışa vurumu ve kemale ermesinin yoludur. Kalpteki sağlam bir iman, kaçınılmaz olarak salih amelleri doğurur.
İman kavramı evrenseldir. Hristiyanlıkta, Tanrı'nın lütfunu ve İsa Mesih'in kurtarıcılığını kabul etmek; Yahudilikte, Tevrat'ın öğretilerini ve Tanrı'nın seçilmiş halkıyla olan ahdini benimsemek; Budizm'de ise, Buda'nın öğretilerine (Dharma) ve aydınlanma yoluna güven duymak birer iman tezahürüdür. Her din, imanın odağını ve pratiklerini farklı şekilde vurgular.
İman, insanın varoluşsal sorularına cevap bulmasını, hayatın zorlukları karşısında dayanak ve ümit elde etmesini sağlayan manevi bir köprüdür. Sadece bir kabullenme değil, aynı zamanda bir yol haritası ve yaşam enerjisidir. İnsanı, kendisinden, çevresinden ve inandığı yüce değerlerden sorumlu tutarak, daha anlamlı ve ilkeli bir hayat sürmesine vesile olur.