İslam inancının en temel ve derin konularından biri olan irade ve kader meselesi, insanın sorumluluğu ile Allah'ın mutlak kudreti ve bilgisi arasındaki dengeyi anlamamızı sağlar. Bu denge, "Cüz'i İrade" (sınırlı irade) ve "Külli İrade" (tüm kapsayıcı irade) kavramları üzerine kuruludur.
Külli irade, Allah'ın sonsuz, mutlak ve her şeyi kuşatan iradesidir. Evrendeki her olay, her hareket ve her sonuç, O'nun dilemesi, bilgisi ve yaratmasıyla gerçekleşir. Hiçbir şey O'nun iradesinin dışında değildir.
Kur'an-ı Kerim'de bu durum şu şekilde ifade edilir: "Allah dilediğini yapar." (İbrahim Suresi, 27)
Cüz'i irade, Allah'ın insana bahşettiği sınırlı, seçme ve tercih etme yeteneğidir. İnsan, kendisine sunulan seçenekler arasında özgürce tercih yapabilme gücüne sahiptir ve bu tercihlerinden dolayı sorumludur.
Kur'an bu gerçeği şöyle vurgular: "Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', ardından ona fücurunu (kötülüğünü) ve takvasını (ilahi emirlere itaati) ilham edene yemin olsun." (Şems Suresi, 7-8)
Bu iki irade birbiriyle çelişmez, tam aksine bir uyum içinde çalışır. İnsan, cüz'i iradesiyle bir fiili seçer, Allah ise külli iradesiyle o fiili yaratır.
Bir insanın su içmeyi istemesi, onun cüz'i iradesidir. Ancak o suyun yaratılması, insanın ağzına gidip susuzluğu gidermesi ve vücuttaki kimyasal süreçler, Allah'ın külli iradesi ve yaratmasıyla gerçekleşir. İnsan sadece "içmeyi seçmiştir", fiilin kendisini yaratan Allah'tır.
Bu, konunun en çok merak edilen yönüdür. İslam inancına göre Allah, zamanın dışında ve üstünde olan bir varlıktır. O, ezeli ilmiyle (önceden bilgisiyle) insanların kendi cüz'i iradeleriyle neyi seçeceklerini bilir ve bu bilgisine göre yazmıştır. Yani, Allah insanın yapacağı seçimi bildiği için yazar, insan Allah yazdı diye o seçimi yapmaz. Bu, bir öğretmenin çalışkan öğrencisinin sınavdan yüksek alacağını önceden bilmesi gibidir. Öğrenci, öğretmen bildi diye yüksek not almamıştır; aksine, öğrenci çalışacağı için öğretmen onun notunu bilmektedir.
Külli irade ve cüz'i irade, İslam inancının sağlam bir dengesi üzerine oturur. Bu denge, insana hem sorumluluk yükler hem de Allah'ın kudreti ve merhameti karşısında bir tevazu hissi verir. İnsan, yaptıklarından sorumlu bir varlık olmanın bilinciyle hareket ederken, her şeyin nihai kontrolünün ve yaratılışının Yüce Allah'ta olduğunu bilerek huzur bulur.