Anadolu'nun güneybatısında, Toroslar'ın eteklerine kurulmuş Isparta, ismiyle özdeşleşmiş iki büyük değerle anılır: Gül Suyu ve Halı. "Güller Şehri" ve "Halılar Diyarı" olarak bilinen bu kadim şehir, kokusu ve dokusuyla Türkiye'nin kültürel ve ekonomik mozaiğinde özel bir yer tutar. Bu yazıda, Isparta'nın bu iki meşhur sembolünün hikayesine ve önemine yakından bakacağız.
Isparta denilince akla ilk gelen, kuşkusuz mis gibi kokusu ve dünya çapındaki kalitesiyle Isparta gülü (Rosa damascena) ve ondan elde edilen gül suyu, gül yağıdır. 19. yüzyılın sonlarında bölgeye getirilen gül, iklimi ve verimli toprakları sayesinde Isparta'yla adeta bütünleşmiştir.
Her yıl Haziran ayı başında düzenlenen Isparta Gül Festivali, bu muhteşem kokulu hasadı kutlamak ve şehri ziyarete gelenlerle paylaşmak için harika bir fırsattır.
Isparta'nın bir diğer yüzyıllık geleneği, desenlerindeki incelik ve dayanıklılığıyla ünlü Isparta halısıdır. Özellikle Yahyalı, Atabey ve Gönen ilçeleri halıcılıkla anılır.
Isparta halıcılığı, sadece bir el sanatı değil, aynı zamanda bölgedeki birçok ailenin geçim kaynağı olan önemli bir ekonomik faaliyettir.
Isparta, gülüyle doğanın en narin ve güzel kokulu armağanını, halısıyla da insan elinin sabır ve estetikle yoğrulmuş eserini dünyaya sunar. Biri geçici bir mevsimin, diğeri kalıcı bir geleneğin ürünü olan bu iki değer, şehrin kimliğini oluşturur. Isparta'yı ziyaret eden bir kişi, hem gül bahçelerinin büyüleyici atmosferini soluyabilir hem de bir halı atölyesinde binlerce düğümle oluşan bu sanata tanıklık edebilir. Bu haliyle Isparta, kokusu ve dokusuyla hatırlanan unutulmaz bir şehir deneyimi vaat eder.