Mehmet Akif Ersoy'un kaleminden çıkan ve 12 Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen İstiklal Marşı'mız, sadece bir milli marş değil, aynı zamanda bir istiklal destanıdır. Her bir kıtasında, vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı, inanç ve kararlılık işlenmiştir. İşte 10 kıtalık bu abidevi eserin okunuşu ve anlamı:
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Marş, "Korkma!" emriyle başlayarak millete cesaret vermektedir. Türk bayrağının (al sancak) ebediyen dalgalanacağı, Türk vatanında bir tek ocak bile tüttüğü sürece bağımsızlığın sönmeyeceği vurgulanır. Bayrak, milletin kutup yıldızıdır ve ona sahip çıkılacaktır.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.
Şair, bayrağın (hilal) asık suratlı halinden yakınır. Onun kahraman milletine gülmesini (gülmesi, mutlu olması) ister. Aksi takdirde onun uğruna dökülen kanlar helal edilmeyebilir. İstiklal (bağımsızlık), Allah'a inanan ve tapan milletimizin en doğal hakkıdır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Türk milletinin tarih boyunca hür olduğu ve öyle de kalacağı belirtilir. Onu esir etmeye kalkışacak herkese meydan okunur. Millet, önüne çıkan her engeli yıkacak güce sahip, kükremiş bir sel gibi tasvir edilir.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Batı'nın (Garbın) çelik zırhlı duvarlarına (teknolojik üstünlüğüne) karşılık, Türk milletinin iman dolu göğsü bir sınırdır (serhad). Bu kuvvetli inanca, "medeniyet" maskesi takınmış olsa bile hiçbir düşman güç galip gelemez.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Millete sesleniş devam eder. Vatana yapılan bu hayasızca akını durdurmak için herkes canını siper etmelidir. Allah'ın zaferi vadettiği o kurtuluş günü mutlaka gelecektir; belki de çok yakındır.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Vatanın her bir karış toprağının şehit kanlarıyla yoğrulduğu hatırlatılır. Bu vatan, şehitlerin emanetidir ve dünyalar karşılığında bile verilmemelidir. "Şehit oğlu" olan bu milletin, atalarını incitmemesi gerektiği vurgulanır.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Bu cennet vatan uğruna her şey feda edilebilir. Toprak, şehitlerimizin kanlarıyla öyle sulanmıştır ki sıksanız şehit fışkıracaktır. Allah, canımı, sevdiklerimi, her şeyimi alsın ama beni vatanımdan ayrı düşürmesin.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Allah'a yalvarış vardır. Tek dilek, camilerimize (mabed) düşman eli değmemesi ve şehadet getiren ezan seslerinin vatan üzerinde sonsuza kadar yankılanmaya devam etmesidir.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Eğer o kurtuluş gününe yetişemez ve şehit düşersem, mezar taşım bile o günü görüp sevincinden secde eder. Her yaramdan kanlı gözyaşlarım boşanır ve ruhum bedenimden ayrılıp göğe yükselir. Başım, o gurur ve mutlulukla arşa (göğün en yüksek katı) değer.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Son kıtada, şanlı bayrağa (hilale) seslenilir. Artık hürriyetine kavuştuğu için dalgalanması istenir. Bu uğurda dökülen tüm kanlar helaldir. Sonsuza kadar ne bayrağımıza ne de milletimize yok olmak (izmihlal) yoktur. Hürriyet, hür yaşamış bayrağımın; istiklal ise Hakk'a tapan milletimin en doğal hakkıdır.
İstiklal Marşı, sadece bestesi ve sözleriyle değil, taşıdığı ruh, tarihi ve manevi derinliğiyle de eşsiz bir eserdir. Onu her okuduğumuzda, bu vatan için canlarını feda eden atalarımızın emanetine sahip çıkma sözümüzü bir kez daha tazeleriz.