Kur'an-ı Kerim'in 109. suresi olan Kâfirûn Suresi, Mekke döneminde inmiş, kısa ama muhteşem bir mesaj taşıyan surelerden biridir. Adını ilk ayetinde geçen ve "inkârcılar" anlamına gelen "el-Kâfirûn" kelimesinden alır. Bu yazıda, surenin anlamını, iniş sebebini ve Müslümanların inancındaki özel yerini ele alacağız.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Kul yâ eyyuhel kâfirûn.
2. Lâ a'budu mâ ta'budûn.
3. Ve lâ entum âbidûne mâ a'bud.
4. Ve lâ ene âbidun mâ abedtum.
5. Ve lâ entum âbidûne mâ a'bud.
6. Lekum dînukum ve liye dîn.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
1. De ki: Ey kâfirler!
2. Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
3. Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.
4. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
5. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim bana.
Rivayetlere göre, Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e bir süre kendi ilahlarına tapması, bir süre de kendilerinin onun ilahına tapmaları şeklinde geçici bir uzlaşı teklif etmişlerdi. Bu sure, bu tür bir uzlaşmanın asla mümkün olamayacağını, tevhid ile şirkin aynı potada eritilemeyeceğini kesin ve sert bir dille ifade etmek için inmiştir.
Kâfirûn Suresi, özellikle namazlarda sıkça okunan bir suredir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, vitir ve sabah namazlarının sünnetlerinde, ayrıca yatsı namazından sonra kıldığı "evvabin" namazlarında bu sureyi okuduğu bilinmektedir. Ayrıca, İhlas ve Felak-Nas sureleriyle birlikte okunduğunda, kişinin inancını ve kalbini muhafaza etmesine vesile olduğuna inanılır.
Kâfirûn Suresi, bir "inanç manifestosu" gibidir. Kısa ama çarpıcı bir şekilde, hak ile batılın ayrılığını, tevhidin asla sulandırılamayacağını ve nihayetinde herkesin seçimlerinden sorumlu olduğunu hatırlatır. Sadece bir reddiye değil, aynı zamanda bir özgürleşme ve duruş bildirgesidir.