İstanbul'un silüetini süsleyen, Boğaz'ın incisi Kız Kulesi, yüzyıllardır hem şehrin simgelerinden biri hem de sayısız efsaneye ev sahipliği yapan mistik bir yapıdır. Bu yazıda, Kız Kulesi'nin nerede olduğunu, tarihçesini ve onu bu kadar özel kılan hikayeleri keşfedeceğiz.
Kız Kulesi, İstanbul'da, Üsküdar Salacak sahilinin açıklarında, Asya (Anadolu) yakasına yakın bir konumda bulunan küçük bir adacık üzerine inşa edilmiştir. Coğrafi olarak İstanbul Boğazı'nın güney girişinde, Haliç'in ağzının hemen karşısında yer alır. Üsküdar'dan teknelerle kolayca ulaşılabilen bu yapı, hem Asya hem de Avrupa yakasından muhteşem bir manzara sunar.
Kulenin tarihi, İstanbul'un tarihi kadar eskidir. Geçmişi antik dönemlere kadar uzanır.
Bu gizemli yapı, ismini de aldığı birçok efsaneyi barındırır. İşte en bilinenleri:
Üsküdar Tekfuru'nun güzeller güzeli kızını kuleye sakladığı ve Battalgazi'nin kuleyi basıp kızı kaçırdığı anlatılır. "Atı alan Üsküdar'ı geçti" sözünün bu efsaneden geldiği söylenir.
Bir kahin, kralın çok sevdiği kızının 18 yaşında bir yılan tarafından sokularak öleceğini söyler. Kral, kızını yılanlardan korumak için denizin ortasındaki bu kuleye kapatır. Ancak kıza gönderilen bir üzüm sepetinin içine gizlenen yılan, kehaneti gerçekleştirir. Kulenin adının bu hikayeden geldiği düşünülür.
Antik Yunan mitolojisindeki bu hüzünlü aşk hikayesi, Kız Kulesi ile özdeşleştirilmiştir. Rahibe Hero'nun yaşadığı kulenin karşı kıyısındaki sevgilisi Leandros, onu görmek için her gece yüzerek kuleye gelir. Fırtınalı bir gecede Hero'nun yaktığı rehber fener söner ve Leandros yolunu kaybederek boğulur. Bunu gören Hero da kendini Boğaz'ın sularına bırakır.
Kız Kulesi, sadece İstanbul Boğazı'ndaki bir yapı değil, aynı zamanda şehrin binlerce yıllık tarihine, kültürüne ve hayal gücüne ışık tutan canlı bir tanıktır. Hem fiziksel konumu hem de taşıdığı efsanelerle, İstanbul'un en romantik ve gizemli simgelerinden biri olmaya devam etmektedir.