Kur'an-ı Kerim'in 106. suresi olan Kureyş Suresi, adını Mekke'nin yönetici ve ticaretle uğraşan kabilesi Kureyş'ten alır. Kısa ama derin anlamlar taşıyan bu sure, İslam'ın temel inanç ve düşünce dünyasını anlamak için bir anahtar niteliğindedir. Bu makalede, surenin anlamını, iniş sebebini ve günümüze ulaşan evrensel mesajlarını ele alacağız.
“Li’î lâfi Kurayş’in. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf. Felya’budû rabbe hâzelbeyt. Ellezî et’amehum min cû’in ve âmenehum min havf.”
“Kureyş’in ilâfı (güven ve barış anlaşmalarından faydalanması) için. Onları kış ve yaz yolculuğuna (ticaret seferlerine) ısındırıp alıştırdığı için. Öyleyse bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsinler. O Rab ki, onları açlıktan doyurdu ve korkudan güvene kavuşturdu.”
Sure, bir önceki Fil Suresi ile doğrudan bağlantılıdır. Fil olayında, Kâbe'yi yıkmaya gelen Ebrehe ordusunun Allah tarafından helak edilmesi, Kureyş kabilesine büyük bir itibar ve güvenlik sağlamıştı. Bu olaydan sonra komşu kabileler, "Allah'ın evinin halkı" olarak gördükleri Kureyş'e saygı duymaya başladılar. Bu sayede Kureyş, kışın Yemen'e, yazın Şam'a yaptıkları ticaret kervanlarıyla güven içinde seyahat edebiliyor, ekonomik refaha kavuşuyordu. Sure, onlara bu nimetleri verenin bir fil ordusu değil, Kâbe'nin Rabbi Allah olduğunu hatırlatır.
Kureyş Suresi, sadece tarihi bir olaya atıfta bulunan bir metin değil, her dönemde geçerli olan evrensel bir şükür ve tevhit bildirisidir. Birey ve toplum olarak sahip olduğumuz her türlü güvenlik, refah ve imkanın nihai kaynağını hatırlatarak, kulluğumuzun yönünü doğru istikamete çevirmemizi ister. Kısa olmasına rağmen, üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken bir manevi dersler bütünüdür.