23 Şubat - 12 Mart 1921 tarihleri arasında gerçekleşen Londra Konferansı, Türk Kurtuluş Savaşı'nın en kritik diplomatik safhalarından biridir. Konferans, I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamayı öngören Sevr Antlaşması'nı tartışmak ve Türk tarafının tepkisini yönetmek amacıyla toplanmıştı. Ancak Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hükümeti'nin beklenmedik katılımı ve kararlı duruşu, konferansı tarihi bir dönüm noktasına çevirdi. Peki, bu önemli masada kimler vardı?
Konferans, İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un öncülüğünde, İtilaf Devletleri tarafından düzenlendi. İlginç olan, hem İstanbul'daki Saltanat Hükümeti'ni (Padişah Vahdettin'in temsilcileri) hem de Ankara'daki TBMM Hükümeti'ni ayrı ayrı davet etmeleriydi. Bu, İtilaf Devletleri'nin Türk tarafını bölme ve TBMM'yi tanımama stratejisinin bir parçasıydı. Ancak Ankara Hükümeti, bu tuzağa düşmedi ve çok önemli bir hamle yaptı.
TBMM, konferansa katılmayı kabul etti, ancak Türk milletinin tek temsilcisinin kendileri olduğunu vurguladı. İstanbul heyetiyle ortak bir şekilde hareket edeceklerini, ancak söz hakkının Ankara'da olduğunu belirttiler. Mustafa Kemal Paşa'nın talimatıyla oluşturulan heyet şu isimlerden oluşuyordu:
Bu heyet, konferansta "Türkiye'nin tek meşru temsilcisi" olduklarını tüm dünyaya ilan etme fırsatı buldu.
Padişah Vahdettin adına konferansa katılan heyet ise şu isimlerden oluşuyordu:
Tarihi an, Sadrazam Tevfik Paşa'nın söz sırası kendisine geldiğinde, "Sözü, Türkiye'nin gerçek temsilcisi olan Ankara heyetine bırakıyorum" demesiyle yaşandı. Bu jest, İtilaf Devletleri'nin bölme planını bozdu ve TBMM'nin uluslararası alandaki meşruiyetini muazzam ölçüde güçlendirdi.
Konferans masasının diğer tarafında Sevr Antlaşması'nı dayatmaya çalışan İtilaf Devletleri ve onların desteklediği bazı grupların temsilcileri vardı:
Londra Konferansı, herhangi bir somut antlaşmayla sonuçlanmadı. İtilaf Devletleri, Sevr'de küçük değişiklikler önerirken, TBMM heyeti "Misak-ı Milli" sınırlarını ve tam bağımsızlığı savundu. Ancak konferansın asıl kazanımları diplomatikti:
Londra Konferansı, Türk diplomasisinin "ya istiklal, ya ölüm" parolasını masaya yatırdığı ve bunu tüm dünyaya kabul ettirmeye başladığı ilk büyük sınavdı. Katılımcılar listesi, sadece bir davetliler dizisi değil, yeni bir devletin doğuş mücadelesinin sahnelendiği oyunun karakterleriydi.