Rus edebiyatının en unutulmaz karakterlerinden biri olan Oblomov, İvan Gonçarov'un 1859'da yayımlanan başyapıtıdır. Roman, adını taşıyan başkahramanın hayata karşı aşırı pasif ve tembel duruşunu merkeze alarak, 19. yüzyıl Rus aristokrasisinin ruh halini ve toplumsal değişim karşısındaki çaresizliğini derinlemesine işler.
İlya İlyiç Oblomov, Saint Petersburg'da yaşayan, orta yaşlı, varlıklı bir toprak sahibidir. Ancak o, tipik bir "hiçbir şey yapmama sanatının" ustasıdır. Günlerini yatak odasında, eski bornozu içinde, sürekli "yarın" başlayacağını söylediği planlar yaparak ama asla harekete geçmeyerek geçirir. Onun tembelliği fiziksel bir uyuşukluktan öte, bir varoluşsal kayıtsızlık ve hayata karşı duyulan derin bir isteksizliktir.
Oblomov'un tam zıttı olan çocukluk arkadaşıdır. Alman disiplini ve çalışkanlığı ile temsil edilen Ştoltz, dinamik, girişimci ve modern dünyaya ayak uyduran biridir. Roman boyunca Oblomov'u harekete geçirmeye, onu "Oblomovluk" hastalığından kurtarmaya çalışır.
Genç, canlı, kültürlü ve idealist bir kadındır. Oblomov'a aşık olur ve onu değiştirme, hayata döndürme görevini üstlenir. Başlangıçta Oblomov'da bir değişim umudu yaratır, ancak Oblomov'un köklü ataleti bu ilişkinin trajik bir şekilde sonlanmasına neden olur.
Tarantyev, Oblomov'u sürekli sömüren, ona kötü tavsiyeler veren parazit bir arkadaştır. Agafya Matveyevna ise Oblomov'un son dönemlerinde baktığı, onu olduğu gibi kabul eden ve ona annelik eden dul bir kadındır. Oblomov, onun yanında nihai "Oblomovka"sını (rahatlık ve hareketsizlik ütopyası) bulur.
Roman, Oblomov'un yatak odasında, uyanmayı ve günlük işlerini halletmeyi ertelediği bir sabahla başlar. Hayatı, arkadaşı Ştoltz'un onu ziyaret etmesi ve sosyal hayata karıştırmaya çalışmasıyla bir anlığına değişir. Ştoltz, Oblomov'u Olga ile tanıştırır. Oblomov ve Olga arasında başlayan aşk, Oblomov'u geçici bir canlanma sürecine sokar.
Ancak, Oblomov'un içindeki derin atalet ve hayatın getireceği sorumluluklardan duyduğu korku, bu ilişkiyi sabote eder. Evlilik teklif etmesine rağmen, bir süre sonra ilişkiyi bilinçli olarak bitirir ve kendini yeniden hareketsizliğe bırakır.
Sonunda, Ştoltz'un da yardımıyla çözülen mali sorunlarından sonra, Agafya Matveyevna'nın sade dünyasına sığınır. Burada, tembelliğinin ve kayıtsızlığının güvenli limanında, sağlığı giderek bozulur ve genç sayılabilecek bir yaşta, hayata karşı verdiği pasif direnişi sona ererek ölür.
Oblomov, sadece tembel bir adamın hikayesi değil; insanın irade, korku, konfor alanı ve değişim arasındaki ezeli mücadelesinin evrensel bir portresidir. Gonçarov, Oblomov karakteriyle edebiyata ölümsüz bir tip kazandırmış ve "Oblomovluk" kavramı, günümüzde bile atalet ve erteleme hastalığını tanımlamak için kullanılan bir terim haline gelmiştir. Roman, okuyucuyu basit bir soruyla baş başa bırakır: Acaba hepimizin içinde biraz Oblomov var mı?