Ontoloji, felsefenin en temel ve kadim dallarından biridir. Yunanca "ontos" (varlık) ve "logos" (bilgi, söz) kelimelerinden türeyen bu terim, varlığın doğasını, yapısını, kategorilerini ve anlamını sistematik bir şekilde inceleyen felsefe dalıdır. Varlık felsefesi olarak da bilinen ontoloji, "Var olan nedir?", "Varlık ne anlama gelir?" ve "Gerçeklik nedir?" gibi sorulara yanıt arar.
Ontolojik sorgulamaların kökleri Antik Yunan'a uzanır. Parmenides, varlığın değişmez, bölünmez ve ezeli-ebedi olduğunu savunurken; Herakleitos "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" diyerek varlığın sürekli değişim halinde olduğunu öne sürmüştür. Platon, idealar dünyasını gerçek varlık alanı olarak görürken, Aristoteles varlığı cevher (substance) kavramıyla açıklamıştır.
Orta Çağ felsefesinde ontoloji, teoloji ile iç içe geçmiştir. Thomas Aquinas gibi düşünürler, varlık hiyerarşisinde Tanrı'yı en yüksek ve mükemmel varlık olarak konumlandırmış, diğer tüm varlıkların O'ndan türediğini savunmuştur.
17. yüzyılda René Descartes, "Düşünüyorum, öyleyse varım" (Cogito, ergo sum) önermesiyle varlığı düşünme faaliyeti üzerinden temellendirmiştir. Immanuel Kant ise varlığın kendisi (noumenon) ile bize görüneni (phenomenon) ayırarak ontolojik tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır.
Martin Heidegger, ontolojiyi "varlığın anlamı" sorusuna odaklanarak yeniden tanımlamıştır. Varlık ve Zaman adlı eserinde, insan varlığını (Dasein) diğer varlıklardan ayıran özellikleri analiz etmiştir. Jean-Paul Sartre ise "Varoluş özden önce gelir" diyerek insanın kendi özünü kendi eylemleriyle oluşturduğunu savunmuştur.
Kendinde var olan, başka bir şeye dayanmayan temel varlık türü. Aristoteles'in ontolojisinin merkezinde yer alır.
Bize görünen, deneyimlediğimiz varlık. Kant'a göre, varlığın kendisini değil, bize görünüşünü bilebiliriz.
Varlığın durağan değil, sürekli değişim halinde olduğunu ifade eden kavram. Herakleitos ve Hegel'in sistemlerinde önemli yer tutar.
Öz, bir şeyin ne olduğunu; varoluş ise o şeyin olmaklığını ifade eder. Geleneksel metafizikte öz varoluştan önce gelirken, varoluşçulukta bu ilişki tersine çevrilir.
Ontoloji, günümüzde sadece felsefecilerin değil, bilim insanlarının, yapay zeka araştırmacılarının ve hatta veri mühendislerinin ilgi alanına girmiştir. Bilgi ontolojileri, farklı alanlardaki bilgi yapılarını modellemek için kullanılırken, sosyal ontoloji toplumsal gerçekliğin inşasını inceler. İnsanın dijital avatarlar, sanal gerçeklikler ve yapay zeka varlıklarıyla etkileşime girdiği çağımızda, "varlık nedir?" sorusu her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır.
Ontoloji, nihayetinde insanın kendisini ve içinde bulunduğu evreni anlama çabasının en temel ifadesidir. Varlığı sorgulayan her insan, aslında farkında olmasa da ontolojik bir faaliyet içindedir.