20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren felsefeden sanata, mimariden sosyal bilimlere kadar pek çok alanda etkisini gösteren postmodernizm, "modern sonrası" anlamına gelir. Modernizmin katı kurallarına, büyük anlatılara ve evrensel doğrulara karşı çıkan, çoğulculuğu, parçalanmayı ve ironiyi ön plana çıkaran bir düşünce akımıdır.
Postmodernizmi anlamak için önce karşı çıktığı modernizmi bilmek gerekir. Modernizm; akılcılık (rasyonalizm), ilerleme, evrensel gerçekler, ideolojiler ve kesin kurallar üzerine inşa edilmişti. Postmodernizm ise bunların hepsini sorgular:
Postmodernizme göre, mutlak ve herkes için geçerli bir hakikat yoktur. Hakikat, dil, kültür, tarih ve iktidar ilişkileri tarafından şekillendirilir. Michel Foucault, bilgi ve iktidarın nasıl iç içe geçtiğini analiz ederek bu fikri desteklemiştir.
Postmodern dünyada bütünlüklü, tek bir kimlikten söz etmek zordur. Bireyler farklı bağlamlarda farklı kimlikler taşır. Bu, kimliklerin akışkan ve parçalı olduğu anlamına gelir.
Mimaride, modernizmin "az çoktur" anlayışına ve soğuk cam-beton kutularına tepki olarak doğmuştur. Tarihi referansların, süslemenin, renklerin ve alaycı bir şekilde bir araya getirilmiş stillerin kullanımı yaygındır. Sanatta ise Andy Warhol'un pop art'ı, tüketim kültürünü ve orijinal fikrini sorgulayarak postmodern bir duruş sergiler.
Jacques Derrida'nın yapısöküm (deconstruction) kavramı, metinlerin tek ve sabit bir anlamı olmadığını, her okumada yeni anlamlar üretilebileceğini savunur. Bu, anlamın sürekli ertelendiği bir oyundur.
Postmodernizm sadece teorik bir akım değil, günlük yaşamımızı şekillendiren bir olgudur:
Postmodernizm, beraberinde yoğun eleştirileri de getirmiştir:
Postmodernizm, kesinliklerin ve tek doğruların sorgulandığı, çoksesliliğin ve çeşitliliğin vurgulandığı, hayatın ve sanatın kurallarının yeniden yazıldığı karmaşık bir dönemdir. İster benimseyin ister eleştirin, günümüz dünyasını şekillendiren kültürel ve düşünsel iklimi anlamak için postmodernizmin temel argümanlarını bilmek oldukça değerlidir. Modern sonrası çağda, belki de postmodernizmin bize söylediği en önemli şey, "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve her hikâyenin bir başka anlatımı da mümkündür" olmuştur.