Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un adıyla özdeşleşen Safahat, Türk edebiyatının en önemli manzum eserlerinden biridir. "Safahat", Arapça kökenli bir kelime olup "evreler, safhalar, hayat manzaraları" anlamına gelir. Bu isim, eserin içeriğini de mükemmel bir şekilde özetler: Toplumsal hayatın, insanın ve inancın farklı evrelerine ayna tutan bir yapıt.
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936), sadece bir şair değil, aynı zamanda bir veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız ve mütercimdi. Onu "Millî Şair" yapan, yaşadığı dönemin sıkıntılarını, çöküş ve diriliş mücadelesini bizzat içinde hissederek, samimi bir dille şiire dökmesiydi. En büyük eseri, hiç şüphesiz, İstiklal Marşı'mızdır. Ancak onun fikir dünyasını, ideallerini ve toplumsal eleştirilerini en kapsamlı şekilde görebileceğimiz kaynak, yedi kitaptan oluşan Safahat külliyatıdır.
Safahat, tek bir kitap değil, şairin hayatı boyunca yayımladığı yedi ayrı kitabın daha sonra tek ciltte toplanmış halidir. Her biri farklı bir döneme ve temaya ışık tutar:
Safahat, sadece edebi değil, aynı zamanda tarihi ve sosyolojik bir belgedir. Mehmet Akif, şiirlerinde:
Safahat, Mehmet Akif Ersoy'un eseridir. Bu yedi kitaplık külliyat, onun fikir dünyasının, inancının, umudunun ve hayal kırıklıklarının bir yansımasıdır. Günümüzde hâlâ güncelliğini koruyan mesajlarıyla, sadece edebiyatseverlerin değil, Türkiye'nin yakın tarihini ve toplumsal meselelerini anlamak isteyen herkesin okuması gereken temel bir kaynaktır. Mehmet Akif, Safahat'ta "zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem" diyerek, tüm okuyuculara ahlaki bir duruş ve sorumluluk mirası bırakmıştır.