Edebiyatımızın unutulmaz eserlerinden “Sinekli Bakkal”, Türk edebiyatının çınarı Halide Edip Adıvar'a aittir. Roman, ilk olarak 1935 yılında İngilizce "The Clown and His Daughter" (Soytarı ve Kızı) adıyla yayımlanmış, 1936'da ise Türkçe olarak "Sinekli Bakkal" adıyla okurla buluşmuştur. Bu yazıda, bu önemli eserin yazarı Halide Edip Adıvar'ı ve romanın önemini ele alacağız.
Halide Edip Adıvar (1884-1964), Türk edebiyatının, siyasetinin ve toplumsal hayatının en önemli figürlerinden biridir. Sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir öğretmen, gazeteci, hatip ve Kurtuluş Savaşı'nın aktif bir neferidir. Eserlerinde genellikle kadın hakları, batılılaşma, gelenek-çatışması, milliyetçilik ve toplumsal değişim gibi temaları işlemiştir.
“Sinekli Bakkal”, Halide Edip Adıvar'ın sanatının ve fikirlerinin doruğa ulaştığı bir romandır. 1942 yılında CHP Roman Ödülü'nü (o dönemki adıyla Roman Mükafatı) kazanmıştır. Roman, II. Abdülhamid dönemi İstanbul'unun (özellikle Sinekli Bakkal sokağının) renkli ve detaylı bir panoramasını çizerken, Doğu-Batı, gelenek-modernlik, din-müzik gibi karşıtlıkları derinlemesine inceler.
Roman, II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unda, Aksaray’daki Sinekli Bakkal sokağında geçer. Rabia, mahallenin imamının kızı olan, güzel sesiyle Kuran ve ilahi okuyan genç bir kızdır. Dedesi olan Tevfik ise karagöz oynatan, ortaoyuncu bir “zenne”dir (kadın kılığına giren erkek). Rabia, mahalledeki bakkalın kızı Emine ile evlenen Tevfik’in kızıdır. Roman, Rabia'nın mahalledeki İtalyan müzisyen Peregrini ile olan ilişkisi, dedesi Tevfik’in sürgün hayatı ve toplumsal değişimler etrafında şekillenir. Sonunda Doğu ve Batı, bir aşk ve sanat senteziyle bir araya gelir.
“Sinekli Bakkal”, sadece Halide Edip Adıvar'ın değil, Türk edebiyatının da kilometre taşlarından biridir. Yazar, bu romanla hem Türk toplumunun geçirdiği sancılı dönüşümü ustalıkla resmetmiş, hem de evrensel temalara yer vererek eserini dünya edebiyatı seviyesine taşımıştır. Eserin sahibinin, Türk kadınının aydınlanmasının ve mücadelesinin simge ismi Halide Edip Adıvar olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var.