Bugün milyarlarca dolarlık bir endüstri ve evrensel bir sanat formu olan sinemanın doğuşu, bir dizi teknik icat ve vizyoner ismin katkısıyla gerçekleşti. Bu sorunun kısa cevabı, sinemayı "icat eden" kişiler olarak çoğunlukla Auguste ve Louis Lumière kardeşler kabul edilse de, hikaye aslında onlardan çok daha önce başlıyor. Gelin, bu büyülü perdenin arkasındaki tarihi birlikte keşfedelim.
Sinema, tek bir "eureka" anından ziyade, kademeli bir evrimin ürünüdür. Lumiere Kardeşler sahneye çıkmadan önce, birçok mucit hareketli görüntü fikri üzerinde çalışıyordu:
Fransız mucitler Auguste (1862-1954) ve Louis (1864-1948) Lumière, babalarının fotoğraf plakası işini devralmışlardı. Louis, sinema tarihini değiştirecek olan "Sinematograf" cihazını geliştirdi. Bu cihazın özellikleri onu rakiplerinden üstün kıldı:
Lumiere Kardeşler, icatlarını Paris'te, Capucines Bulvarı'ndaki Grand Café'nin bodrum katında halka tanıttı. Ücretli (1 Frank) bu ilk gösteride 10 kısa film gösterildi. Bu filmler arasında en ünlüsü, bir trenin istasyona yaklaşmasını gösteren "Bir Trenin La Ciotat İstasyonuna Girişi" (L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat) idi. Efsaneye göre, perdeden üzerlerine gelen treni gören seyirciler korkuyla yerlerinden fırlamıştı! Bu anekdot, sinemanın izleyici üzerindeki gerçekçi ve sarsıcı gücünü kanıtlamıştı.
Bu sorunun cevabı "icat" tanımına bağlıdır. Lumiere Kardeşler, mevcut teknolojileri pratik, ticari ve kitlesel bir forma dönüştüren kişiler oldular. Sinematograf'ı patentlediler, dünya çapında operatörler göndererek filmler çektirdiler ve sinema gösterimini bir endüstri haline getirdiler. Bu nedenle, sinemanın babaları ve sinema salonu geleneğinin kurucuları olarak anılırlar. Ancak, yarışta önemli bir isim daha vardı: Fransız sihirbaz ve illüzyonist Georges Méliès. Méliès, sinematografı satın alıp, film çekim hileleri (stop-motion, çoklu pozlama) keşfederek sinemayı bir anlatım ve hayal gücü aracına dönüştürdü. Yani, Lumiere'ler gerçeği kaydetmenin, Méliès ise hayali yaratmanın kapılarını araladı.
Sinemanın icadı, Lumiere Kardeşler'in dehası etrafında şekillenen kolektif ve kademeli bir süreçtir. Onlar, birçok öncülün çalışmalarını birleştirip mükemmelleştirerek, bugün anladığımız anlamda sinema gösterimini başlatan kişiler oldular. 28 Aralık 1895, sadece bir makinenin tanıtımı değil, aynı zamanda yeni bir sanatın, bir endüstrinin ve toplu hayal kurma biçiminin doğum günü olarak tarihe geçti. Perdede dans eden ışık, o günden beri insanlığa hikayeler anlatmaya devam ediyor.