Sanat ve edebiyat tarihinde, akılcılığa ve geleneksel estetiğe bir başkaldırı olarak doğan Sürrealizm, 20. yüzyılı derinden etkilemiştir. Bilinçaltının sınırsız dünyasını, rüyaları, otomatik yazıyı ve mantık ötesi ilişkileri merkezine alan bu akım, yalnızca resimde değil, edebiyatta da güçlü temsilciler bulmuştur. Bu yazıda, akımın kurucusu Andre Breton'u ve Türk edebiyatındaki iki önemli şiir hareketi Garipçiler ile İkinci Yeni'nin sürrealizmle olan ilginç ve bazen tartışmalı ilişkisini inceleyeceğiz.
1924'te André Breton'un Sürrealizm Manifestosu'yla resmen ilan edilen akım, Freud'un psikanaliz teorilerinden beslenir. Amacı, aklın ve mantığın baskısından kurtulup bilinçaltının saf, denetimsiz ifadesine ulaşmaktır. Otomatik yazı, rüya kayıtları ve alışılmadık imgeler bu ifadenin başlıca araçlarıdır.
André Breton, sürrealizmin hem kuramcısı hem de kararlı uygulayıcısıdır. Ona göre şiir, mantık öncesi bir düşünme biçimi olmalıydı.
Breton için sürrealizm yalnızca bir sanat akımı değil, bir yaşam ve düşünme devrimiydi.
Sürrealizm Türk edebiyatına doğrudan bir ithal olarak değil, yerel ve özgün şiir hareketleri aracılığıyla süzülerek girdi. Garipçiler ve İkinci Yeni, bu etkiyi farklı düzeylerde ve biçimlerde taşıdı.
Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat'ın öncülük ettiği bu hareket, 1940'larda şiirimizde bir deprem etkisi yarattı.
Yani, Garipçiler sürrealizmin isyancı ruhunu alıp, onu daha yerel, toplumsal ve nüktedan bir çerçeveye oturttu.
1950'lerde ortaya çıkan Cemal Süreya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan gibi şairlerin temsil ettiği bu hareket, sürrealizme çok daha yakındır.
İkinci Yeni, sürrealizmin Türk şiirindeki en sofistike ve derinlikli yansıması olarak kabul edilir.
Breton, sistemi ve manifestoları olan bir "akım"ın lideridir. Garipçiler, sürrealizmin isyanını halkçı ve mizahi bir dile tercüme eder. İkinci Yeni ise sürrealizmin poetik ve felsefi derinliğini, kendi şiir ikliminde yeniden var eder.
Sürrealizm, André Breton ile başlayan evrensel bir dalga olarak, dünyanın dört bir yanındaki sanatçıları etkiledi. Türk edebiyatında ise iki farklı kuşak, bu dalgayı kendi sosyokültürel gerçeklikleri ve poetik arayışlarıyla harmanlayarak özgün sonuçlar üretti. Garipçiler onun özgürleştirici gücünü, İkinci Yeni ise bilinçaltının karanlık ve karmaşık labirentlerini öne çıkardı. Her biri, sürrealizmin "gerçeküstü" tohumlarını, kendi "yerel" topraklarında filizlendirdi.