"Tahir ile Zühre Meselesi" şiiri, Türk edebiyatının büyük şairi Nâzım Hikmet Ran'a aittir. Şiir, Nâzım Hikmet'in 1930'lu yıllarda yazdığı ve toplumsal gerçekçi anlayışla halk hikayelerini modern şiire taşıdığı önemli eserlerinden biridir.
Bu şiir, geleneksel bir halk hikayesi olan "Tahir ile Zühre" efsanesini, Nâzım Hikmet'in kendine özgü devrimci ve sosyalist perspektifiyle yeniden yorumlamaktadır.
Nâzım Hikmet, klasik aşk hikayesini alarak ona sınıfsal bir boyut kazandırır. Tahir ile Zühre'nin aşkı, toplumsal eşitsizlikler ve engeller bağlamında ele alınır.
Şiirde, feodal toplum yapısı, sınıf farklılıkları ve geleneksel baskı mekanizmaları eleştirel bir bakışla işlenir. Zühre'nin saraylı, Tahir'in ise halktan biri olması üzerinden sınıfsal mesajlar verilir.
Nâzım için bireysel aşk ile toplumsal kurtuluş birbirinden ayrılmazdır. Tahir ile Zühre'nin aşkı, devrimci bir umuda dönüşür.
Nâzım Hikmet'in bu şiirini analiz ederken şu formülü göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır:
Geleneksel Anlatı + Toplumsal Gerçekçilik + Devrimci İdeoloji = Nâzım'ın Epik Şiiri
Bu şiir, Nâzım Hikmet'in sanat anlayışının özünü yansıtır: "Sanat, toplum için olmalı ve halkın gerçekliğinden beslenmelidir."
"Tahir ile Zühre Meselesi", Nâzım Hikmet'in geleneksel Türk halk hikayelerini alıp modern, politik ve sosyal içerikle yeniden işlediği önemli bir şiirdir. Eser, hem biçimsel yenilikleri hem de içeriksel derinliği ile Türk şiirinde köprü işlevi görmektedir.