İslam hukuk terminolojisinde sıkça karşılaşılan "Teşri" kavramı, köken itibariyle Arapça "şer' " (yol, kanun) kökünden gelir ve temel anlamıyla kanun koymak, hüküm belirlemek ve düzenlemek demektir. Bu yazıda, teşrinin ne olduğunu, kimin yetkisinde olduğunu ve İslami bağlamdaki yerini genel hatlarıyla ele alacağız.
Teşri, bir otoritenin (devlet, yasama organı veya dinî kaynak) birey ve toplumun hayatını düzenlemek için kurallar (hükümler) koyması işlemidir. Bu kurallar, ibadetlerden sosyal ilişkilere, ceza hukukundan ticaret hukukuna kadar geniş bir alanı kapsayabilir.
İslam dininde teşri, esas itibariyle Allah'a aittir. Nihai ve mutlak hüküm koyucu (eş-Şâri') Allah'tır. Bu hükümler, temel kaynaklar olan Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Sünneti aracılığıyla insanlara bildirilmiştir.
Bu iki kavram sıkça karıştırılır. Ayrımı netleştirelim:
Yani, içtihat, teşri değil, onun anlaşılması ve uygulanması için bir araçtır.
Günümüzde "teşri" kelimesi, genellikle yasama organlarının (parlamento, meclis) kanun çıkarma süreci için kullanılır. Burada hüküm koyucu, seçilmiş insanlardan oluşan kurumlardır. İslami literatürdeki anlamından teknik olarak farklı olsa da, "düzenleyici kurallar koyma" eylemi ortak paydadır.
Teşri, hem dini hem de hukuki metinlerde karşımıza çıkan, "hayatı kurallarla düzenleme" fiilinin karşılığıdır. İslami perspektiften bakıldığında, bu yetkinin nihai sahibinin Allah olduğu inancı, İslam hukukunun (Fıkıh) temelini oluşturur. Müslüman âlimler ise, bu ilahi hükümleri anlamak, sistemleştirmek ve yeni durumlara uyarlamak için içtihat mekanizmasını işletirler. Bu nedenle teşri kavramını anlamak, İslam hukuk düşüncesini ve modern hukuk sistemleriyle olan temel benzerlik ve farklılıkları kavramak açısından oldukça önemlidir.