Modern Türk edebiyatının en önemli, en çok konuşulan ve en gizemli romanlarından biri olan Tutunamayanlar, Oğuz Atay'ın ilk ve en etkileyici eseridir. 1970 yılında yayımlandığında büyük bir sessizlikle karşılanan, ancak zaman içinde bir kült romana dönüşen bu kitap, bir "tutunamayan"ın, yani toplumun dayattığı kalıplara uyum sağlayamayan bireyin içsel yolculuğunu anlatır.
Roman, Turgut Özben'in, eski arkadaşı Selim Işık'ın intihar ettiğini öğrenmesiyle başlar. Bu haber, Turgut'u derinden sarsar ve Selim'in geçmişini, onu bu sona götüren nedenleri araştırmaya iter. Turgut, Selim'in diğer arkadaşları, sevgilileri ve tanıdıklarıyla görüşür.
Bu araştırmanın en önemli parçası, Selim'in geride bıraktığı bir defterdir: "Tutunamayanlar Ansiklopedisi". Bu ansiklopedi, Selim'in zihninin bir ürünüdür; hayali kahramanlar, topluma ve dünyaya dair absürt, ironik ve keskin eleştiriler, şarkı sözleri ve oyunlarla doludur. Turgut, bu metni okudukça, Selim'in dünyasının derinliklerine iner ve aslında kendisinin de bir "tutunamayan" adayı olduğunu fark etmeye başlar.
Tutunamayanlar, Türk edebiyatında bir dönüm noktasıdır. Geleneksel anlatı kalıplarını yıkarak, postmodern edebiyatın Türkiye'deki ilk ve en güçlü örneklerinden biri olmuştur. İç monolog, bilinç akışı, parodi, pastiş ve metinlerarasılık gibi teknikleri ustalıkla kullanır. Oğuz Atay, bu romanla, "küçük burjuva" dünyasının sıkıştırıcılığına karşı, bireyin iç sesini ve isyanını edebiyatımıza taşımıştır.
Tutunamayanlar, sadece bir roman özetiyle anlaşılabilecek bir eser değildir. Onun gücü, dilinin oyunbazlığında, karakterlerinin derinliğinde ve okura hissettirdiği o "tanıdık yabancılık" duygusundadır. Her okumada yeni anlamlar keşfedilen, kişiye "Acaba ben de bir tutunamayan mıyım?" sorusunu sorduran, zamansız bir klasiktir. Oğuz Atay'ın deyimiyle, bu kitap, belki de "birçok şeyi birden anlatan" ve herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir aynadır.