İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan yazının icadı, yaklaşık MÖ 3500-3000 yılları arasında Mezopotamya'da, Sümerler tarafından gerçekleştirildi. Bu devrim niteliğindeki buluş, insanlığın ilerlemesinde çığır açarak bilgi birikiminin nesiller boyunca aktarılmasını mümkün kıldı.
Sümerler, başlangıçta kil tabletler üzerine resimler çizerek kayıt tutmaya başladılar. Zamanla bu resimler stilize edilerek çivi yazısı adı verilen soyut sembollere dönüştü. Bu yazı sistemine "çivi yazısı" denmesinin nedeni, yazım aracının kamış kalemlerin kil üzerinde bıraktığı çivi benzeri izlerdi.
Sümerlerde yazının ilk ortaya çıkış nedeni pratik ihtiyaçlardı. Başlıca kullanım alanları şunlardı:
Yazının icadı, insanlık tarihinde devrim niteliğinde bir dönüm noktası oldu. Bu buluşun önemini şu şekilde özetleyebiliriz:
Yazı sayesinde bilgi ve deneyimler nesiller boyunca aktarılabilir hale geldi. Her kuşağın sıfırdan başlaması yerine, önceki bilgi birikiminin üzerine inşa etmesi mümkün oldu.
Yazı, karmaşık toplumsal organizasyonların, yönetim sistemlerinin ve hukuk düzenlerinin oluşmasını sağladı. İlk yazılı kanunlar olan Ur-Nammu Kanunları ve Hammurabi Kanunları bu sayede ortaya çıktı.
Destanlar, mitler ve dini metinler yazıya geçirilerek kültürel miras korunabildi. Gılgamış Destanı gibi önemli edebi eserler günümüze kadar ulaştı.
Matematik, astronomi ve tıp alanındaki buluşlar kayıt altına alınarak sistematik bilgi birikimi oluştu. Sümerlerin 60 tabanlı sayı sistemi günümüzde zaman ve açı ölçümlerinde hala kullanılıyor.
Sümerlerin yazıyı icadı, insanlık tarihinin en önemli kilometre taşlarından biridir. Bu buluş, bilginin zamana ve mekana bağlı kalmaksızın aktarılmasını sağlayarak medeniyetin hızla gelişmesinin önünü açtı. Bugün sahip olduğumuz tüm bilimsel, kültürel ve teknolojik birikim, binlerce yıl önce kil tabletler üzerine çizilen o ilk sembollerin mirasıdır.