Yaşar Kemal'in 1976 yılında yayımlanan Yılanı Öldürseler adlı romanı, töre, namus, intikam ve çocuk psikolojisi temalarını derinlemesine işleyen, insanın içini burkan bir Anadolu tragedyasıdır. Eser, bir cinayetin ardından parçalanan bir ailenin ve bu parçalanmanın ortasında kalan küçük bir çocuğun gözünden anlatılır.
Roman, Esme adlı genç ve güzel bir kadının, kocası Halil tarafından zina yaptığı gerekçesiyle öldürülmesiyle başlar. Bu cinayet, köyün katı törelerine göre "meşru" görülse de, geride derin yaralar bırakır. Olaya tanık olan tek kişi, Esme ve Halil’in küçük oğlu Hasan'dır.
Hasan, annesinin ölüm anını gözleriyle görmüş, babasını bir katil olarak bellemiştir. Bu travma, onun ruh dünyasını altüst eder. Babası Halil, pişmanlık ve vicdan azabı içinde kıvranırken, Hasan için artık bir baba değil, "annesinin katili"dir. Çocuk, babasına karşı derin bir nefret ve öfke beslemeye başlar.
Romanın asıl odak noktası, küçük Hasan'ın psikolojik çöküşüdür. Annesine duyduğu bağ, onun intikamını alma düşüncesine dönüşür. Sürekli "Yılanı öldürseler" diye mırıldanması, babasını bir yılan olarak görmesinin sembolik ifadesidir. Çevresindeki yetişkinler, onun bu iç savaşını anlamakta yetersiz kalır. Dedesi ve nine, olayı unutturmaya çalışsa da, Hasan'ın zihninde travma her geçen gün büyür.
Yaşar Kemal, bu romanda geleneksel törelerin bireyi nasıl ezip geçtiğini gözler önüne serer. Halil, toplumun kurallarını yerine getirmiş bir "namus temizleyicisi"dir, ancak bu, onu vicdanen rahatlatmaz. Roman, törelerin gösterdiği "meşru" yol ile evrensel insani değerler (merhamet, affetme, çocuk sevgisi) arasındaki çatışmayı derinlemesine irdeler.
Yaşar Kemal, bu romanda doğa betimlemelerini karakterlerin iç dünyalarını yansıtmak için bir araç olarak kullanır. Köyün dağları, taşları, havası, Hasan'ın içindeki fırtınayı adeta dışa vurur. Yazarın şiirsel ve akıcı dili, okuyucuyu olayın trajik atmosferine çeker. Roman, psikolojik tahlillerdeki başarısı ile de öne çıkar.
Yılanı Öldürseler, sadece bir töre cinayetinin hikâyesi değil; şiddetin, nefretin ve yalnızlığın bir çocuğun saf dünyasını nasıl kararttığının evrensel bir anlatısıdır. Yaşar Kemal, bu eseriyle okuyucuya, katı toplumsal normların ötesinde, insanın temel duygularına dair unutulmaz bir portre sunar. Roman, güncelliğini hiç yitirmeyen, üzerine derin düşünmemizi sağlayan bir başyapıttır.