Reşat Nuri Güntekin'in 1928 yılında yayımlanan Acımak adlı romanı, Türk edebiyatının en önemlik karakter tahlillerinden birini sunar. Eser, bir insanın vicdan muhasebesi, geçmişle hesaplaşması ve "acıma" duygusunun derinliklerini irdeler.
Roman, idealist bir ilkokul öğretmeni olan Zehra'nın hikayesiyle başlar. Zehra, disiplinli, katı prensipleri olan ve özellikle "acımak" duygusunu zayıflık olarak gören bir karakterdir. Öğrencilerine ve çevresindekilere karşı son derece sert ve duygusuz bir tavır sergiler.
Zehra, uzun yıllar görüşmediği babasının ölüm haberini alır. Babasına karşı büyük bir öfke ve kırgınlık beslemektedir. Miras işlerini halletmek için doğduğu şehre giden Zehra, babasının kendisine bıraktığı günlükleri bulur. Bu günlükler, onun içsel yolculuğunun ve geçmişle yüzleşmesinin anahtarı olacaktır.
Babasının günlüklerini okudukça, Zehra'nın bildiği tüm gerçekler ters yüz olur:
Roman, insanların birbirini yeterince tanımadan, sadece dışarıdan görünenlere dayanarak yargılamasının tehlikelerini gösterir.
Zehra'nın "acımak" duygusunu zayıflık olarak görmesi, aslında onun kendi duygularından kaçışının bir yansımasıdır. Roman, gerçek acımanın bir erdem olduğunu vurgular.
Zehra'nın babasının günlüklerini okuması, bir özeleştiri ve geçmişle hesaplaşma sürecidir. Bu süreç, onun katı karakterini yumuşatır ve daha insancıl bir bireye dönüşmesini sağlar.
Roman boyunca Zehra'nın yaşadığı dönüşüm şu aşamalardan geçer:
Acımak, Reşat Nuri Güntekin'in karakter tahlilindeki ustalığını en iyi yansıtan eserlerinden biridir. Roman, okuyucuya önemli bir hayat dersi verir: İnsanları anlamak için onların hikayelerini bilmek gerekir. Dışarıdan görünen, gerçeğin sadece küçük bir parçasıdır. Gerçek adalet ve merhamet, ancak bu hikayeleri anlamakla mümkün olur.
Zehra'nın babasının günlüğündeki şu ifade, romanın özünü özetler niteliktedir: "İnsanlar birbirinin iç yüzünü göremezler. Görebilselerdi, birbirlerine tahammül edemezlerdi belki, ama acımak denen şey de, işte o zaman hakiki olurdu."
Acımak, sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda insan psikolojisi ve ahlaki değerler üzerine derin bir incelemedir. Günümüzde hala geçerliliğini koruyan bu evrensel tema, romanı Türk edebiyatının klasikleri arasında kalıcı bir yere taşımıştır.