Ahiret inancı, birçok dinde ve felsefi sistemde, insan davranışlarını düzenleyen temel bir motivasyon kaynağıdır. Bu inanç, yapılan her eylemin ölümden sonra bir karşılığı olacağı fikrine dayanır. İnsanı kötülükten alıkoyma mekanizması ise birkaç temel prensip üzerine kuruludur.
Ahirete iman, insana yaptığı hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ve her şeyden hesaba çekileceği bilincini aşılar. Bu, bireyin davranışlarını gözden geçirmesine ve "Bu yaptığımın karşılığını nasıl alacağım?" sorusunu sormasına yol açar. Bu sorgulama, anlık bir kötülük arzusunun önüne geçebilir.
Dünya hayatında bazen kötülük yapanlar cezalandırılmaz, iyiler ise mükafatlandırılmaz gibi görünebilir. Ahiret inancı, bu görünürdeki adaletsizliği gidererek, nihai ve mutlak adaletin orada tecelli edeceğini vaat eder. Bu, insana "Hakkım yenmeyecek" veya "Yaptığım kötülük yanıma kâr kalmayacak" güveni ve korkusunu aynı anda verir.
İnsan, zayıf yaratılmıştır ve anlık arzularına, öfkesine veya hırsına yenik düşebilir. Ahiret inancı, kişiye bu anlık dürtülerin geçici olduğunu, buna karşılık vereceği tepkilerin sonsuz sonuçları olacağını hatırlatarak bir iç gözlem ve özdenetim mekanizması sağlar. "Şimdi intikam alırsam rahatlarım ama ahirette bunun hesabını nasıl vereceğim?" diye düşünmek, kişiyi frenleyebilir.
Ahiret inancı, hayatı sadece doğum-ölüm arasındaki rastgele bir süreç olmaktan çıkarır. Bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu ve asıl ebedi hayatın ahirette başlayacağı fikri, insanın eylemlerine bir anlam ve amaç yükler. Bu amaç, "iyi bir insan olmak" ve "Yaratıcı'nın rızasını kazanmak" şeklinde tezahür eder. Bu üst amaca hizmet etmeyen kötü eylemler, anlamını yitirir.
Ahiret inancı, insanı kötülükten alıkoyarken sadece cezalandırılma korkusuna değil, aynı zamanda iyiliğin iç huzuruna ve ebedi mükafat beklentisine de dayanır. Bu, hem olumsuz (cezadan kaçınma) hem de olumlu (ödül beklentisi) pekiştirmelerle işleyen, bireyin içselleştirdiği bir ahlak sisteminin temelini oluşturur. Bu sayede kişi, yalnızca kanunlardan veya toplumun gözünden korktuğu için değil, kendi inancı ve vicdanı gereği kötülükten uzak durur.