Modern Türk edebiyatının en özgün ve derinlikli isimlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962), sadece bir romancı değil, aynı zamanda şair, denemeci, edebiyat tarihçisi ve düşünürdür. Eserlerinde Doğu-Batı ikilemi, zaman kavramı, rüya, musiki ve medeniyet buhranı gibi temaları işleyerek Türk romanına felsefi bir boyut kazandırmıştır.
Tanpınar, şiirle başladığı edebiyat yolculuğunda, nesirlerinde dahi lirik ve poetik bir dil kullanmıştır. Ona göre sanat, "güzelliğin peşinde bir arayıştır." Eserlerinde karakterlerin iç dünyaları, bilinç akışı tekniğine yakın bir üslupla aktarılır. "Zaman" onun için sadece kronolojik bir sıra değil, psikolojik ve kültürel bir deneyimdir.
Tanpınar'ın ilk romanıdır ve genellikle başyapıtı kabul edilir. II. Dünya Savaşı öncesi İstanbul'unda geçen romanda, Mümtaz ve Nuran'ın aşkı ekseninde, bir neslin ve bir medeniyetin "huzur" arayışı anlatılır. Roman, dört ana bölümden oluşur ve her bölüm bir karakterin perspektifinden ilerler. Doğu ile Batı, geçmiş ile gelecek, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmaları derinlemesine işler.
Mizahi ve ironik bir dille yazılmış bu roman, modernleşme sürecimizin bir alegorisidir. "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" adlı kurum üzerinden, toplumdaki yüzeysal değişim, taklitçilik, bürokrasi ve anlam kaybı eleştirilir. Hayri İrdal'ın trajikomik hayat hikayesi, Türkiye'nin kültürel kimlik bunalımını gözler önüne serer.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, çökmekte olan bir ailenin ve toplumun hikayesini anlatır. Adını bir makamdan alan romanda, musiki ve resim gibi sanatlar, kaybolan bir dünyanın hatırasını taşır. İç içe geçmiş anılar ve bakış açılarıyla ilerleyen teknik yapısıyla dikkat çeker.
Milli Mücadele yıllarının İstanbul'unda geçer. Tarihin "sahnesinde" aktif rol alanların yanı sıra, kenarda kalmış, kararsız, bireysel bunalımlar yaşayan "sahne dışındaki" aydınların portresini çizer. Tarih ile birey, eylem ile düşünce arasındaki gerilimi yansıtır.
Psikolojik derinliği ön planda olan bir romandır. Rüyalar, bilinçaltı ve çift kişilik teması üzerine kuruludur. Başkarakter Selim'in iç hezeyanları ve "aydaki kadın" imgesi, Tanpınar'ın rüya ve gerçeklik algısını en uç noktada sorguladığı eseridir.
Sonuç olarak, Ahmet Hamdi Tanpınar romanları, Türk insanının modernleşme serüveninde yaşadığı kimlik ve anlam arayışının derin bir psikolojik ve kültürel tahlilidir. Onu okumak, sadece bir hikaye okumak değil, aynı zamanda zaman, hafıza ve rüya üzerine düşünmektir.