İhsan Oktay Anar'ın kaleme aldığı Amat, 1992 yılında yayımlanan ve Türk edebiyatında postmodern tarihî roman türünün önemli örneklerinden biridir. Roman, Osmanlı İmparatorluğu'nun denizcilik dünyasını, mitolojik ögelerle harmanlayarak anlatır. Eser, okuyucuyu 17. yüzyılın derin sularına, savaş gemilerine ve unutulmuş efsanelere doğru gizemli bir yolculuğa çıkarır.
Amat, adını bir Osmanlı kadırgasından alır. Roman, bu geminin yapımı, mürettebatı ve yaşadığı olağanüstü olaylar etrafında şekillenir. Anar, gerçek tarihî arka planı (Osmanlı-Venedik deniz savaşları) ile masalsı, büyülü ve felsefi ögeleri iç içe geçirerek benzersiz bir anlatım sunar. Deniz, savaş, ölüm, kader ve zaman gibi temalar derinlemesine işlenir.
Romanın merkezinde, Amat adlı kadırgayı inşa eden Kambur Kerim bulunur. Kerim, sadece bir gemi inşa etmez; adeta kaderi, intikamı ve sanatını bu gemiye işler. Geminin omurgasına gizemli bir "ölü" yerleştirmesi, olayların fantastik bir boyut kazanmasına neden olur.
İhsan Oktay Anar, Amat'ta zengin bir dil ve imgeler dünyası kurar. Osmanlı Türkçesinden getirdiği denizcilik terimleri ve arkaik sözcüklerle metne otantik bir hava kazandırır. Anlatım, yer yer masalsı, yer yer felsefi, yer yer de epik bir tona bürünür. Bu çok katmanlı yapı, romanı her okumada yeni anlamlar keşfedilebilecek bir eser haline getirir.
Amat, sadece bir tarihî deniz macerası değil; aynı zamanda insanlık durumu, yaratıcılık, inanç ve varoluş üzerine derin sorular soran edebi bir şaheserdir. Okuyucuyu, geleneksel roman kurgusunun dışına çıkarak, düşündüren, şaşırtan ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir yolculuğa davet eder. Eser, İhsan Oktay Anar'ın kendine özgü kurmaca evreninin en çarpıcı örneklerinden biri olarak edebiyatımızdaki yerini korumaktadır.