Anayurt Oteli, Türk edebiyatının önemli yazarlarından Yusuf Atılgan'ın 1973 yılında yayımlanan ikinci romanıdır. Modern Türk edebiyatında "bireyin iç dünyası", "yalnızlık" ve "toplumsal yabancılaşma" temalarını derinlemesine işleyen başyapıtlardan biri olarak kabul edilir. Roman, 1987'de Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya uyarlanmış ve bu uyarlama uluslararası festivallerde ödüller kazanmıştır.
Roman, taşra kasabasındaki "Anayurt Oteli"nin işletmecisi ve tek sorumlusu olan Zebercet'in hayatı etrafında döner. Zebercet, rutin, sıkıcı ve neredeyse mekanik bir hayat sürmektedir. Her şeyi kayıt altına alır, kurallara sıkı sıkıya bağlıdır ve oteli titizlikle yönetir. Bu durgun hayat, otelde bir gece kalmak için gelen genç ve gizemli bir kadınla tamamen değişir.
Kadın, ertesi sabah sessizce otele ödemesini bırakıp gider. Ancak bu kısa karşılaşma, Zebercet'in iç dünyasında bir deprem etkisi yaratır. Kadına karşı saplantılı bir ilgi ve aşk geliştirir. Onun geri döneceği umuduyla günlerini, haftalarını beklemeye başlar. Bu bekleyiş, onun zaten kırılgan olan ruhsal dengesini iyice bozar. Gerçeklikle bağı giderek zayıflar, anıları (özellikle annesiyle ilgili olanlar) ve halüsinasyonları iç içe geçmeye başlar.
Zebercet, kadını beklerken kendi geçmişine, cinsel kimliğine, toplumla olan kopukluğuna dair derin bir iç hesaplaşma yaşar. Bekleyişi umuttan çaresizliğe, çaresizlikten de tam bir çöküşe evrilir. Roman, Zebercet'in bu psikolojik çözülme sürecini ve yalnızlığının trajik sonucunu gözler önüne serer.
Roman, bir karakterin ruhsal portresini çizmekte ustadır. Zebercet'in iç monologları ve bilinç akışı tekniğiyle aktarılan karmaşık düşünceleri, onun derin yalnızlığını, iletişimsizliğini ve toplumdan kopukluğunu sergiler.
Anayurt Oteli, sadece bir mekân değil, aynı zamanda Zebercet'in zihninin ve hapsolduğu hayatının bir metaforudur. Pencereleri, koridorları ve odalarıyla bu otel, onun iç dünyasının fiziksel yansıması gibidir.
Romanın temel dinamiği "bekleyiş"tir. Bu bekleyiş, Zebercet'in hayatındaki anlamsızlığı ve hareketsizliği simgeler. Zaman, otelde normal akışından çıkarak Zebercet'in psikolojik durumuna göre bükülür.
Zebercet, taşra kasabasının sınırlı ve basit dünyasına uyum sağlayamayan, kendi kabuğuna çekilmiş bir "yabancı"dır. Modernleşen dünyada geleneksel değerler arasında sıkışmış bireyin trajedisini temsil eder.
Yusuf Atılgan, romanda iç monolog ve bilinç akışı tekniklerini başarıyla kullanır. Okuyucu, olayları doğrudan Zebercet'in zihninden, onun algı ve yorumlarıyla deneyimler. Anlatım, sade, yoğun ve psikolojik tahlillerle doludur. Betimlemeler, karakterin ruh halini yansıtacak şekilde seçilir.
Anayurt Oteli, Türk edebiyatında "bürokratik/bireysel yabancılaşma" ve "psikolojik gerçekçilik" alanında yazılmış en önemli eserlerden biridir. Zebercet karakteri, edebiyatımızın unutulmaz "anti-kahraman"ları arasında yerini almıştır. Roman, okuyucuyu, bir insanın iç dünyasının karanlık labirentlerinde unutulmaz bir yolculuğa çıkarır ve "yalnızlık", "umut" ve "çöküş" üzerine derin düşündürür.
Eser, sadece bir otel ve onun bekçisinin hikâyesi değil, modern insanın varoluşsal sıkıntılarına dair zaman ötesi bir anlatıdır.