Bir hikaye anlatılırken, olayların kimin ağzından ve nasıl aktarıldığını belirleyen temel unsura anlatıcı bakış açısı denir. Yazar, okuyucunun hikayeyi nasıl algılayacağını bu bakış açısıyla şekillendirir.
Hikaye, olayları yaşayan karakterlerden birinin ("ben" dilinin kullanıldığı) ağzından anlatılır.
🎯 Örnek: "Kapıyı yavaşça araladım. İçerisi zifiri karanlıktı. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Burada ne olduğunu anlamaya çalıştım."
Anlatıcı, olayların dışındadır ve karakterleri "o" diye anlatır. Adeta bir kameraman gibi, sadece gördüğü ve duyduğu dışsal olayları aktarır.
🎯 Örnek: "Adam kapıyı açtı ve içeri girdi. Odaya hızlıca bir göz attı. Sonra koltuğa oturdu ve gazetesini okumaya başladı."
Anlatıcı, her şeyi bilen ve gören bir varlıktır. Tüm karakterlerin geçmişini, duygularını, düşüncelerini ve gizli planlarını bilir. Olayların geçmişini ve geleceğini de bilebilir.
🎯 Örnek: "Ahmet dışarıdan sakin görünüyordu ama içten içe kaygıdan deliye dönüyordu. Odaya yeni giren Merve ise, Ahmet'in bu sabah kendisine söylediği o incitici sözü hâlâ düşünüyordu."
Anlatıcı üçüncü tekil şahıs ("o") olarak anlatır, ancak bakış açısı hikayedeki tek bir karakterle sınırlıdır. Bu karakterin gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini ve düşündüklerini biliriz, ancak diğer karakterlerin zihninden geçenleri bilemeyiz.
🎯 Örnek: "Zeynep, Ali'nin ne düşündüğünü anlamaya çalıştı. Onun yüz ifadesinden hiçbir şey çıkaramıyordu. Bu belirsizlik onu çıldırtıyordu." (Burada sadece Zeynep'in düşüncelerini biliyoruz, Ali'ninkileri bilmiyoruz.)
Her anlatıcı bakış açısının hikayeye kattığı farklı bir etki ve atmosfer vardır. Yazar, vermek istediği mesaja ve okuyucuda uyandırmak istediği duyguya göre en uygun bakış açısını seçer. Bir hikaye okurken veya yazarken "Bunu kim anlatıyor?" sorusunu sormak, metni daha derinlemesine anlamamızı sağlar.