Beş Hececiler, Türk edebiyatında Milli Edebiyat akımının etkisiyle, şiirde hece ölçüsünü yeniden canlandıran ve halkın diline, duygularına yönelen beş şairden oluşan bir topluluktur. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında eser vermeye başlamış, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da etkili olmuşlardır.
"Han Duvarları" şiiriyle tanınır. Lirik ve epik şiirleri vardır. "Çoban Çeşmesi", "Sanat" (memleket edebiyatı manifestosu niteliğindedir) önemli eserleridir. "Şarkı" türündeki şiirleri de meşhurdur.
Şair, yazar ve mizahçıdır. "Akbaba" mizah dergisini çıkarmıştır. Heceyle yazdığı şehir şiirleri ve manzum hikayeleriyle tanınır. "Binnaz" (manzum tiyatro) ve "Kuş Cıvıltıları" önemli eserleridir.
İlk şiirlerini aruzla yazsa da asıl ününü heceyle buldu. "Milli Neşideler" adlı kitabıyla kahramanlık ve milli duyguları işledi. Daha sonra "Miras" adlı eseriyle tasavvufi şiire yöneldi.
"Aruza Veda" şiiriyle hece ölçüsüne geçtiğini ilan etmiştir. Şiirlerinde karamsarlık, yalnızlık, aşk ve ölüm temalarını işlemiştir. "Baykuş" (manzum tiyatro), "Sulara Giden Köprü" önemli eserleridir.
Nazım şekillerinde ve dilde büyük bir titizlik gösterdi. Şiirleri genellikle aşk, kadın, deniz ve kişisel duygular üzerinedir. "Peri Kızı ile Çoban Hikayesi" ve "Fırtına ve Kar" en bilinen eserleridir.
Beş Hececiler, Türk şiirinde halka dönük, sade ve milli bir şiir anlayışının yerleşmesinde köprü vazifesi görmüştür. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati'nin ağır, bireysel, aruzlu şiir anlayışından, halkın anlayabileceği bir şiire geçişte önemli bir rol oynamışlardır. Onların açtığı bu yol, daha sonra Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Kutsi Tecer gibi şairlerle ve nihayetinde İkinci Yeni öncesi modern Türk şiiriyle devam etmiştir.
Özetle: Beş Hececiler, Türk edebiyatında "memleket edebiyatı"nın şiirdeki temsilcileri olarak, hece ölçüsünü modern temalarla birleştirerek, şiirimizin ulusal kimlik kazanmasına büyük katkı sağlamış bir topluluktur.