Bilgisayarın icadı, tek bir mucidin bir günlük buluşundan ziyade, onlarca yıla yayılan bir dizi kademeli gelişmenin sonucudur. Ancak modern, elektronik, programlanabilir bilgisayarın doğuşu, teknoloji tarihinde çok net bir adrese sahiptir: 1940'lar. Bu on yıl, bugün kullandığımız dijital dünyanın temellerinin atıldığı, savaşın acımasız ihtiyaçlarının inanılmaz yeniliklere yol açtığı bir dönemdi.
1940'ların başında "bilgisayar" denildiğinde, çoğunlukla karmaşık dişli ve kolu olan, yavaş çalışan elektromekanik cihazlar anlaşılıyordu. Ancak vakum tüplerinin (elektron tüpleri) kullanıma girmesi, her şeyi değiştirdi. Elektrik sinyalleri, mekanik parçalardan çok daha hızlı hareket edebiliyordu. İşte bu teknolojik sıçrama, ilk gerçek elektronik bilgisayarların ortaya çıkmasını sağladı.
Profesör John Vincent Atanasoff ve öğrencisi Clifford Berry tarafından Iowa Eyalet Koleji'nde geliştirildi. İlk elektronik dijital bilgisayar olarak kabul edilir. İkili (binary) sayı sistemini ve vakum tüplerini kullanıyordu, ancak yalnızca lineer denklem sistemlerini çözmek için programlanabilirdi. Genel amaçlı değildi ve programı değiştirilemiyordu.
İngiltere'de, Bletchley Park'ta, Alman Lorenz şifrelerini kırmak için gizlice geliştirildi. İlk programlanabilir, elektronik, dijital bilgisayardı. Tamamen vakum tüplüydü ve ikili sistemi kullanıyordu. Savaş boyunca çok gizli tutulması, tarihteki yerinin geç anlaşılmasına neden oldu. Yaklaşık 2.400 vakum tüpüne sahipti.
Pennsylvania Üniversitesi'nde John Presper Eckert ve John Mauchly önderliğinde, ABD Ordusu için topçu atış tabloları hesaplamak amacıyla yapıldı. "İlk genel amaçlı elektronik bilgisayar" unvanını taşır. Devasa boyutlardaydı (167 m² alan kaplıyordu), 18.000'den fazla vakum tüpü kullanıyor, 150 kilowatt güç tüketiyordu ve saniyede 5.000 toplama işlemi yapabiliyordu. Programlamak için fiziksel olarak kabloların yeniden bağlanması gerekiyordu.
ENIAC'ın mimarları Eckert ve Mauchly ile ünlü matematikçi John von Neumann tarafından tasarlandı. ENIAC'tan en büyük farkı, program ve verileri aynı bellekte saklayan "von Neumann mimarisi"ni kullanmasıydı. Bu, programların fiziksel kablolama yerine manyetik teyp gibi bir ortamda saklanıp hızla yüklenebilmesi demekti. Bu mimari, günümüz bilgisayarlarının temelidir.
1940'lar, bilgisayarın "icat edildiği" on yıl değil, pratik, elektronik ve programlanabilir bir makine olarak hayata geçirildiği on yıldır. Savaşın getirdiği aciliyet ve neredeyse sınırsız kaynak, teorik fikirlerin hızla somut cihazlara dönüşmesini sağladı. ABC, Colossus, ENIAC ve EDVAC gibi devler, transistörün ve entegre devrenin keşfiyle minyatürleşecek olan dijital devrimin ilk, gürültülü, devasa adımlarıydı. Bugün cebimizde taşıdığımız süper bilgisayarların kökleri, işte bu 1940'ların devasa, ısı yayan odalarına dayanır.