Hukuk dünyasının en temel iki terimi olan davacı ve davalı, mahkeme süreçlerini anlamanın ilk adımıdır. Gündelik hayatta sıkça duyduğumuz bu kavramlar, bir hukuki uyuşmazlığın taraflarını tanımlar. İşte bu iki terimin anlamı, rolleri ve arasındaki farklar.
Bir dava, iki ana taraf üzerinden yürür. Tarafların mahkemedeki konumu ve ismi, davanın başlatanı veya hakkında dava açılan kişi olmasına göre belirlenir.
Davacı, bir hakkının ihlal edildiğini veya bir uyuşmazlık olduğunu iddia ederek, hukuki koruma talep etmek için davayı başlatan taraftır. Mahkemeye "dilekçe" veya "iddianame" sunarak süreci resmi olarak başlatır. Amacı, mahkemeden lehine bir karar çıkmasını sağlamaktır.
Örnek: Komşusunun yaptığı ağacın mülküne zarar verdiğini düşünen kişi, komşusuna dava açar. Bu kişi davacıdır.
Davalı ise, davacının iddialarına ve hukuki taleplerine karşı dava açılan, kendisi hakkında dava başlatılan taraftır. Davacının iddialarını kabul veya reddeder, kendi savunmasını yapar ve aleyhinde verilebilecek bir karara itiraz edebilir.
Örnek: Yukarıdaki örnekte, hakkında dava açılan komşu davalı konumundadır.
Evet. Özellikle karşı dava (cross-claim) durumlarında bir taraf, asıl davada davalıyken, aynı davada karşı tarafa dava açarak davacı da olabilir.
Hukuk (medeni) davalarında (miras, boşanma, alacak, tazminat vb.) ve idari davalarda (vergi, kamu ihaleleri vb.) kullanılır. Ceza davalarında ise taraflar şikayetçi/müşteki ve sanık olarak adlandırılır.
Dava dosya numarasının veya kararın yazımında genellikle "Davacı: [İsim]" ve "Davalı: [İsim]" şeklinde belirtilir. Örneğin: "Ali Yılmaz (Davacı) v. Mehmet Kaya (Davalı)".
Davacı ve davalı, hukuk sistemimizin olmazsa olmaz iki aktörüdür. Bir hukuki uyuşmazlığın taraflarını tanımlayan bu kavramları anlamak, hem gündelik hayatta karşılaşabileceğiniz durumları hem de adli süreçleri kavramak açısından büyük önem taşır. Temel prensip, iddiayı ortaya atanın (davacı) bunu ispatla yükümlü, iddianın muhatabının (davalı) ise kendini savunma hakkına sahip olduğudur.