Sanat tarihinde bir dönüm noktası olan İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının kurucusu ve en önemli temsilcisi, Fransız ressam Claude Monet'dir. Onun eserleri ve felsefesi, 19. yüzyılın katı kurallara sahip sanat anlayışını yıkarak, modern sanatın kapılarını aralamıştır.
1840'ta Paris'te doğan Monet, genç yaşta karikatür çizerek sanata ilgi duydu. Ancak, manzara ressamı Eugène Boudin ile tanışması, onun açık havada (plein air) resim yapma ve doğal ışığı yakalama tutkusunu ateşledi. Hayatı boyunca maddi zorluklar çekmesine rağmen, sanatından ödün vermedi ve ışığın peşinden gitti.
İzlenimcilik, 1870'lerin Fransa'sında ortaya çıkan, sanatçının gördüğü andaki anlık izlenimini, özellikle de ışık ve rengin etkisini tuvaline aktarmayı amaçlayan bir sanat akımıdır. Akımın adı, Monet'nin “İzlenim: Gün Doğumu” (Impression, Sunrise) adlı tablosundan gelir.
Monet, aynı konuyu günün farklı saatlerinde, farklı mevsimlerde ve ışık koşullarında resmederek ışığın dönüştürücü gücünü araştırmıştır. Bu "seri" resimler onun en ünlü eserleridir.
Monet ve diğer izlenimciler (Renoir, Degas, Pissarro), akademik sanatın koyu renklerini ve tarihsel konularını reddederek sanatta bir özgürlük hareketi başlattılar. Onların ışık ve rengi ön plana çıkaran yaklaşımı, ardılları olan Post-Empresyonistler (Van Gogh, Cézanne) ve 20. yüzyılın Soyut Ekspresyonizm gibi akımlarına ilham verdi.
Monet'nin Giverny'deki evi ve bahçesi, bugün hala ziyaretçi akınına uğrayan bir sanat tapınağıdır. Eserleri, dünyanın dört bir yanındaki önemli müzelerde sergilenerek, izleyicilere "anın güzelliğini" yakalama konusunda ilham vermeye devam etmektedir.
Sonuç olarak, Claude Monet sadece bir ressam değil, bir “ışık şairi” ve sanatı kökten değiştiren bir vizyonerdi. Onun izlenimcilik akımına liderlik etmesi, sanatın neyi anlatabileceğine dair tüm sınırları genişletmiş, sanatçılara içgüdülerine ve gözlemlerine güvenmeleri için cesaret vermiştir.