29 Ekim 1923, Türk milletinin kaderini değiştiren, yönetim biçimini kökten dönüştüren ve modern Türkiye'nin temel taşını yerleştiren tarihi bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyetin ilanı, sadece bir yönetim değişikliği değil, aynı zamanda bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasıdır. Bu yazıda, bu büyük dönüşümün arka planındaki nedenleri ve beraberinde getirdiği köklü sonuçları ele alacağız.
Cumhuriyetin ilanı, tek bir sebebe dayanmayan, bir dizi siyasi, hukuki ve toplumsal gerekliliğin bir sonucudur.
1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, "Osmanlı Devleti" hukuken sona ermişti. Ancak devlet başkanlığı ve hükümet sistemi konusunda belirsizlik devam ediyordu. Meclis Hükümeti sistemi, olağanüstü şartlarda işlevsel olsa da, karar alma süreçlerini yavaşlatıyor ve istikrarsızlığa yol açabiliyordu.
1923 Ekim ayında, Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümetin istifası bir hükümet bunalımı yarattı. Meclis'te yeni bir hükümetin kurulması zorlaştı. Bu kriz, devlet başkanlığı makamının (reisicumhur) anayasal olarak tanımlandığı, daha hızlı karar alınabilen bir sisteme geçiş ihtiyacını acil hale getirdi.
TBMM'nin açılışı (23 Nisan 1920) ile "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi hayata geçirilmişti. Cumhuriyet, bu ilkenin en net, en kalıcı ve en modern siyasi rejimle taçlandırılması demekti. Ulusal egemenlik fikrini, monarşiye yer bırakmayacak şekilde kurumsallaştırmak amaçlanıyordu.
Lozan Antlaşması'ndan sonra yeni Türkiye Devleti, uluslararası alanda tanınıyordu. Yeni devletin yönetim şeklinin de açıkça belirlenmesi, dünyaya demokratik ve modern bir kimlik sunmak için gerekiyordu. Cumhuriyet, bu kimliğin en önemli unsuru olacaktı.
Cumhuriyetin ilanı, Türkiye'de siyasi, toplumsal ve kültürel hayatta çok yönlü ve kalıcı değişimlere yol açtı.
Devletin adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" oldu. Yönetim biçimi, monarşiden tamamen koparılarak, halk egemenliğine dayalı cumhuriyet rejimi ile tanımlandı. Bu, yeni devletin en temel niteliği haline geldi.
Meclis, oybirliği ile Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ilk cumhurbaşkanı seçti. Böylece devletin başı belirlenmiş oldu. Mustafa Kemal Paşa, İsmet (İnönü) Bey'i de başbakan olarak atayarak hükümeti kurdu.
Cumhuriyet rejimi, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilecek olan çağdaşlaşma ve laikleşme hamleleri için en uygun siyasi zemin oldu. Halifeliğin kaldırılması (1924), Tevhid-i Tedrisat Kanunu, şapka ve harf devrimi gibi köklü değişiklikler, cumhuriyet rejimi içinde hayata geçirilebildi.
Saltanat ve hilafet gibi kişisel egemenlik simgeleri tarihe karıştı. Devletin temeli, milletin seçtiği temsilciler ve onların oluşturduğu meclis oldu. Bu, demokratik katılımın (kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması gibi) önünü açtı.
Cumhuriyetin ilanı, Türkiye'nin siyasi tarihindeki en kritik dönüşümlerden biridir. Pratik bir yönetim krizinden doğmuş olsa da, temelinde Türk Milletinin bağımsızlık ve egemenlik iradesi yatmaktadır. Sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda akıl, bilim, laiklik ve çağdaşlaşma yolunda atılmış en büyük adımdır. Getirdiği kurumsal yapı, bugün hala Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürmesinin temel dayanağıdır.