29 Ekim 1923, Türk siyasi tarihinin en kritik dönüm noktalarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından Millî Mücadele’yi zaferle taçlandıran Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni devletin yönetim şeklini resmen “Cumhuriyet” olarak ilan etti. Bu karar, sadece bir yönetim değişikliği değil, aynı zamanda modern Türkiye’nin siyasi, toplumsal ve kültürel temellerinin atıldığı köklü bir dönüşümün başlangıcı oldu.
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla (24 Temmuz 1923) Türkiye’nin bağımsızlığı uluslararası alanda tanınmış, ancak devletin yönetim şekli henüz resmi olarak belirlenmemişti. 1921 Anayasası’nda “egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait” olduğu belirtilse de, devlet başkanlığı makamı açıkça tanımlanmamıştı. Bu belirsizlik, yönetimde aksamalara yol açıyordu.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, mecliste yaşanan hükûmet bunalımını çözmek ve modern bir devlet yapısını kurmak amacıyla 29 Ekim 1923 akşamı Anayasa değişikliği teklifini meclise sundular. Teklif, oy birliği ile kabul edildi ve “Türkiye Devleti’nin hükûmet şekli Cumhuriyettir” hükmü anayasaya girdi. Hemen ardından yapılan seçimle Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Cumhuriyetin ilanı, modern ve laik bir devlet yapısını taahhüt eden Türkiye’nin, batılı devletlerle ilişkilerini normalleştirme sürecini hızlandırdı. Yeni rejim, dünyaya Türkiye’nin artık bir monarşi değil, ulus egemenliğine dayanan bir cumhuriyet olduğunun net mesajını verdi.
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) ile başlayan süreç, cumhuriyetin ilanı ile taçlandı. Egemenliğin artık bir kişi veya hanedana değil, “kayıtsız şartsız millete” ait olduğu pratikte de tescillenmiş oldu. Bu, halkın yönetime katılma fikrinin (demokrasi) önünü açan temel adım oldu.
Cumhuriyet rejimi, aşağıdaki köklü inkılaplar için siyasi ve hukuki zemini hazırladı:
Cumhuriyet, Osmanlı’nın ümmet esaslı toplum yapısından, Türk milletine dayalı vatandaşlık kimliğine geçişin resmî çerçevesini oluşturdu. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir” tanımı ile yeni bir sivil milliyetçilik anlayışı benimsendi.
Bu radikal değişim, bazı çevrelerde tepkiyle karşılandı. Özellikle saltanat ve hilafet yanlıları, geleneksel yapıyı korumak isteyen dini çevreler ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi muhalif siyasi gruplar, rejim değişikliğini eleştirdiler. Bu muhalefet, 1925’teki Şeyh Sait İsyanı gibi olaylara ve takip eden sıkı önlemlere yol açtı.
Cumhuriyetin ilanı, Türk İnkılabı’nın siyasi boyutunun tamamlayıcı ve taçlandırıcı unsurudur. Sadece bir yönetim şekli değişikliği değil, aynı zamanda:
Bugün Türkiye’nin siyasi, hukuki ve toplumsal hayatının temelini oluşturan pek çok kurum ve değer, 29 Ekim 1923’te atılan bu cesur adımın üzerine inşa edilmiştir. Cumhuriyet, Türkiye’yi modern dünyada saygın bir ulus-devlet konumuna taşıyan en önemli siyasi projedir.