Türk edebiyatının en dokunaklı aşk şiirlerinden biri olan "Desem ki", Cahit Sıtkı Tarancı'nın kaleminden çıkmış ölümsüz bir eserdir. Şairin içli, hüzünlü ve özlem dolu sesinin en güçlü yansımalarından biri olan bu şiir, okurların zihninde hep aynı soruyu uyandırır: Bu içli itiraf kime yazılmıştır? Gelin, bu sorunun cevabını ve şiirin hikâyesini birlikte keşfedelim.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Desem ki" şiiri, gençlik yıllarında platonik bir şekilde âşık olduğu Muazzez Akkaya'ya ithafen yazılmıştır. İkili, Galatasaray Lisesi'nde sınıf arkadaşıydı. Tarancı, Muazzez Hanım'a karşı derin bir his beslemiş ancak bu duygularını uzun süre açıkça ifade edememiştir. Şiirdeki "Seni bulmaktan ölürüm diyorum", "Gözlerim gözlerinde dinleniyor" gibi dizeler, bu karşılıksız ve içe atılmış büyük aşkın, tutkunun ve belki de iletişimsizliğin getirdiği acının yansımalarıdır.
Tarancı'nın şiirlerinde sıkça işlediği aşk, özlem, yalnızlık ve ölüm temaları, "Desem ki"de de kendini gösterir. Muazzez Akkaya, şair için ulaşılmaz bir sevgili figürü olmuş ve bu durum, şiirlerine melankolik bir boyut katmıştır. Şiir, adeta söylenmemiş sözlerin, itiraf edilmemiş hislerin bir patlaması gibidir.
"Desem ki", Cahit Sıtkı'nın sadelik, içtenlik ve mükemmel bir söyleyiş arayışının tipik bir örneğidir. Hece ölçüsünü modern bir duyarlılıkla kullanması, samimi ve çarpıcı imgeleriyle birleşince, her dönemde okuru etkilemeyi başaran bir şiir ortaya çıkmıştır. Şair, Ömrümde Sükût ve Otuz Beş Yaş gibi kitaplarında da işlediği varoluşsal kaygıları, bu şiirde aşk üzerinden dile getirir.
"Desem ki" şiiri, Cahit Sıtkı Tarancı'nın gençlik yıllarındaki platonik aşkı Muazzez Akkaya'ya duyduğu özlemin ve iç hesaplaşmanın lirik bir dökümüdür. Ancak onun gücü, sadece kişisel bir hikâyeden değil; söylenmemiş sözlerin, tutulan özlemin ve evrensel aşk duygusunun herkese hitap eden bir dille ifade edilmesinden gelir. Bu yüzden, kimine göre Muazzez Hanım'a, kimine göre ise "aşk" fikrinin ta kendisine yazılmış bir başyapıttır.