Din, Allah tarafından vahiy yoluyla gönderilen ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından bizlere açıklanan bir yaşam rehberidir. Bu kutsal rehberin aslını bozmadan, orijinal haliyle korunması her Müslüman'ın üzerine düşen bir sorumluluktur. Bu korumanın önündeki en büyük engellerden ikisi ise bid'at ve hurafelerdir.
Bid'at, sözlükte "sonradan ortaya çıkan, önceden örneği olmayan şey" anlamına gelir. Dini terim olarak ise; İslam dininin aslından olmadığı halde, sonradan ortaya çıkarılan ve dinin bir parçasıymış gibi gösterilen inanç, söz, fiil ve davranışlardır.
Bid'at, dinin temel kaynakları olan Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin sahih sünnetine aykırı olarak yapılan her türlü yeniliktir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şeyi icat ederse, o şey reddedilir." (Buhârî, Müslim)
Hurafe, akıl, mantık ve dinin temel prensipleriyle bağdaşmayan, genellikle eski kültürlerden ve geleneklerden İslam'a girmiş batıl inançlar ve asılsız hikayelerdir.
Hurafeler, insanların dinî duygularını istismar ederek, gerçek dini anlayışın önüne geçer. İnsanları Allah'a değil, nesnelere, sayılara veya olaylara bağımlı hale getirir.
Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlara, 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?" (Bakara, 170)
💡 Özetle: Din, Allah'ın bize lütfettiği en değerli hazinedir. Bu hazineyi bid'at ve hurafelerin kirinden, tozundan korumak, onu en saf haliyle yaşamak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir. Unutmayalım ki, dinimiz zaten mükemmel ve tamamlanmıştır. Bizim ona bir şey eklemeye değil, onu olduğu gibi anlamaya ve yaşamaya ihtiyacımız vardır.