Osmanlı İmparatorluğu, altı asır boyunca üç kıtada hüküm sürmüş, merkezi ve güçlü bir devlet yapısına sahipti. Bu yapının en önemli karar organı ise Divan-ı Hümayun'du. Padişahın başkanlık ettiği bu kurul, devletin yönetim, adalet, maliye ve askeri işlerinin görüşüldüğü, stratejik kararların alındığı en yüksek merci olarak işlev görmüştür.
Divan-ı Hümayun, kelime anlamıyla "Yüce Meclis" demektir. Osmanlı Devleti'nde, bugünkü anlamıyla Bakanlar Kurulu ve Yüksek Mahkeme işlevlerini bir arada yürüten en üst düzey yönetim organıydı. Devlet meseleleri burada görüşülür, savaş ve barış kararları alınır, önemli atamalar yapılır, adli davalara bakılır ve yabancı elçiler kabul edilirdi.
Divan teşkilatının temelleri, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi dönemine kadar uzanır. Ancak, kurumsal kimliğini kazanması ve sistemli bir yapıya kavuşması, devletin bir "cihan devleti" haline gelmeye başladığı I. Murat (Hüdavendigar) döneminde (1362-1389) olmuştur.
I. Murat, merkezi otoriteyi güçlendirmek ve genişleyen toprakları etkin bir şekilde yönetebilmek için Divan'ı düzenli toplanan, yetkileri belirgin bir devlet organı haline getirdi. Fatih Sultan Mehmet'ten itibaren padişahlar Divan toplantılarına bizzat katılmayı bırakmış, bu görevi Sadrazam'a devretmişlerdir. Bu değişimle birlikte Divan'ın siyasi gücü zamanla Sadrazama bağlı Bab-ı Ali'ye (Sadrazam Kapısı) kaymıştır.
Divan-ı Hümayun, klasik dönem Osmanlı yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıydı. 17. yüzyıldan itibaren devletin büyümesi ve ihtiyaçların değişmesiyle etkisi azalmaya başladı. Kararlar artık Sadrazam divanında alınır oldu.
Nihayet, 19. yüzyılda gerçekleştirilen Tanzimat Reformları ile modern bakanlıklar (nazırlıklar) kuruldu ve Divan-ı Hümayun'un işlevleri bu yeni kurumlara devredildi. Resmi olarak, II. Mahmut döneminde kaldırılarak yerini Meclis-i Vükela (Bakanlar Kurulu) aldı.
Divan-ı Hümayun, Osmanlı Devleti'nin çok uluslu, çok dinli ve geniş coğrafyaya yayılmış yapısını yönetmedeki en önemli araçlardan biriydi. Merkezi otoriteyi temsil ederken, aynı zamanda bir danışma meclisi işlevi görerek devletin sürekliliğine katkı sağlamıştır. Kökleri Orta Asya Türk devlet geleneğine dayanan bu kurum, Osmanlı'ya özgü bir kimlik kazanarak dünya siyasi tarihinde önemli bir yer edinmiştir.